Ben Altay dağlarından koparak geldim
Yüreğimde Türkistan'dan binbir nakış var.
Çok şükür aslım da neslim de belli.
Türküm müslümanım o dağlar kadar.❌❌SİYAET❌❌
Herşey nasıl da bütündü bir zaman:
şimdi bahçe eksik, güllerse yarım;
kar yağar, hüzün bile yok… ve nerdesiniz,
ah, evet nerdesiniz, yoksaydıklarım?
Hilmi Yavuz
Üç satır methiye dizmekle iyi bir insan olunmuyor
Herkesin kendi aynlarına bakıp kendi günahlarını ve kendi işledikleri suçları ihanetleri yalanları ikiyüzlülükleri ve aldatmalarını hatırlamalı
Kendisinde olmayan ahlakı başkalrına hatırlatarak güçlü bir karakter sahibi olunmuyor
Karaya vurmuş bir çağın başında mıyız, ortasında mı, yoksa sonunda mıyız...
Tarifini yapamadığımız, resmini çizemediğimiz yığınla anlatacaklarımız var...
Her zaman her toplumda, ahmaklar, cahiller, hainler de olur, akıllı, dürüst, kahramanlar da. Biz eşit değiliz, olamayız. Önemli olan adil, merhametli, şefkatli olmaktır.....
İnsanı en çok karşılanmayan beklentiler üzer, bekledikçe .. gelmedikçe.. istediğine kavuşamadıkça üzülürsün. O yüzden değeri hep hak edene ver, beklediğinde gelmeyene değil
Fikir fukaralarının sayısı her geçen gün artıyor.
Nefret bazılarının ekmeği olmuş...
Ve tahammülsüzlüğün zirvelerinde dolaşılıyor...
Polemiklerden geçinen büyük bir kesim var.
Fikir olmayınca geriye içi boşaltılmış anlamsız kelimelerden ibaret cümleler çıkıyor...
Para, makam çok büyük dönüştürücü güce sahiptir. Siz başlangıçta bununla hayatınızı dönüştürmeyi hayal etseniz de, bu iki güç önce sizi dönüştürür. Başlangıçta söylediklerinizle, hayal ettiğiniz yere geldiğinizde söyledikleriniz arasında fark varsa, dönüşen hayat değil, sizsiniz
Siyasi kavgaların, savaşların taraftarı olmakla kendimizi değerli sanıyoruz...Ve çifte standart duygusunun zirvelerinde geziniyoruz.Anlıyoruz ki hep aynı yerde dönüp duruyoruz...Neden bir taraf olmak yerine önce iyi bir İNSAN OLMAYI DENEMİYORUZ...
Kötülüklerin sürekli şekil değiştirdiği bir çağın ortasında yaşamak gittikçe zorlaşıyor.
Taraftar duygusuyla her olaya bakıldığında bilmeliyiz ki:
Adaletin uzağında bir yerlerde geziniyoruz demektir...
İşte bu yüzden adil değiliz, olamıyoruz.
Ve merhamet yoksunuyuz...
Eskiden evler alçak insanlar alçak gönüllü idi. Kapılar değil gönüller yakındı ve dokunuyordu insanlar birbirlerinin yüreklerine.
"Kapının ardı gurbet" derdi büyüklerimiz.
Şimdilerde herkes gurbette..
Kısa bir öyküdür hayat
bir varmış bir yokmuş...
göz açıp kapayıncaya kadar,
alırsın yüklenirsin.
gönlüne sevdanı-acını, sevincini.
yanan mum ışığının şavkında
bitesiye,erir-erir gidersin
Rifat KAYA
Hayat akarken, bir balon bile çocuğa ne büyük sevinçler yaşatabilirken, sadece paranın derdinde olan büyüklerin kalbi hak yiyecek kadar acımasızlıkla doludur.....
Hayatı insana zehir eden yine insanların kendisi.
Kimi kendisine, kimileri başkalarına zindan etmek için yırtınıyor adeta.
Ve bu yüzden hayat kuşlara güzel galiba...
Savaşları kazananlar barışı kaybettiklerini unutuyorlar...
Arkası yarın yok misali günler yaşıyoruz...
Ve yarınlar geçtikçe yaşlanıyoruz...
Sanki, bir denizin kenarında dalgaların durmasını bekliyor gibiyiz...
Ne arkası yarın geliyor ne de dalgalar duruyor...
Hiç bir iş, sağlığınız ve o anki huzurunuz için acil değil, bazen sade bir yaşam çok daha fazla iç huzuru sağlayabiliyor.
“Mutluluğun sırrı; daha çok olanı aramakta değil, daha azın tadını çıkarma kapasitesine ulaşmaktır.”
Küçük bir tebessümle dokun yüreğime çocuk masumiyetiyle kirsiz passız çıkarsız beklentisiz... Sevginin en yalın en saf haliyle bütün iki yüzlü sevdalara, kötülüklere inat...
Hüzünlerimiz var.!! Ne çok yaramız var bizim,üstünü kapattığımız...!!Boş ver diye geçtiğimiz,ne çok sızımız.!! Yanlız kaldığımız da,Bir şiirin içinden,bir şarkının, nağmelerinden çıkıp gelen, tebessümle gizlemeye çalışsak bile,Gözlerimize mühürlenen ne çok, Hüzünlerimiz var.!!
... Fark etmez ki gözlerinin rengi ,
ister denizi hatırlatsın.
ister geceyi ,
bir sevgi dolu bakmayı bilmeli insanın gözleri ,
bir de hep gülmeli göz bebekleri ..
"Belki tıp kitaplarında yazmaz ama birinin basitliğini erkenden farketmek de hayat kurtarır. Yine sizi bilerek üzen, yoran insanlarla iletişimi kesmeniz de ömür uzatır."
Aslında insanın eninde sonunda alışmayacağı hiçbir düşünce yoktur.
Bazılarının, sadece normal olmak için ne büyük çaba sarf ettiğini kimse fark etmiyor.
İnsan söyledikleriyle değil, söylemedikleriyle insanlaşır.
Huzur, suskunluk içinde sevmek olabilirdi....
Nelere alışıyor insan...
Ne alışamam dediklerine, ne unutulmuş vaatlere..
Hayatta yapmam, yaptıramaz denilenlere.
Görmezsem ölürüm deyip, çekip gidenlere.
Nelere alışıyor insan, alıştıkça şaşırdığı ne çok şeye...✔
Özdemir ASAF
Haksızlıklar karşısında susanlar dilsiz şeytanlardır. Haksızların safında sözünü ve kalemini kiraya verenler Şeytanın safında askerlik yapanlardır. Unutmayınki bu dünyada tartışıp durduğumuz şeylerin hakikatinin bize gösterileceği bir gün var. Hesap günü...
Belki
zamnın tuvalinde
lavanta bahçesydi avundğumuz
turnlar ve çocuklar
yüreğin kül ormanları
belki de hangi dağa sığınsa hançrdi
hangi suya aksa gözyaşı
şimdi sen
düşleriden bir güneş getirsen
bir deniz
bir sevda
yüreğini sürsen imkanszlıklara
ellerimden başlasam
çiçeklenmeye
Yaşadıkça;
“İnsanları hiç tanıyamamışım” diyeceksin..
Unutma!
MENFAATLER şekillendikçe,
yüzler değişir.
YÜZLER değiştikçe,
özler değişir.
ÖZLER değiştikçe,
sözler değişir.
Sarraf olmaya gerek yok.
MENFAAT herkesin ayarını ortaya çıkarıyor...
Anlık, günlük, aylık ve yıllık hesaplara endeksli yaşanan aşkların, dostlukların, arkadaşlıkların sürdürüldüğü gizli bir yol haritasının çizildiği bir çağın neresindeyiz bilmiyoruz ama sonuca endeksli bir kalabalığın ortasında
yalnız olduğumuzu
rahatlıkla söyleyebiliriz.
Kul hakkından en çok biz söz ediyoruz...
En çok da bizler bu kuralı çiğniyoruz...
Bugünlerin yarın bir hesabı var, olmasa bile mahşerde hesaplaşma günü var diyemiyoruz...
Kim ne söylerse, yazarsa, konuşursa inanıyoruz...
Düşünmüyoruz...
Kulagindan gireni agzindan çikartan insan makbul degildir. Bir
kulagindan giren diger kulagindan çikiyorsa, o insan da makbul degildir.
En degerli insan, kulagindan gireni yüregine gömen insandir.
Bence hayat bir kamera merceği gibidir. Kimisi mutlulukları zoom yapıp neşelenir, kimiside acıları zoom yapıp hayatını hüzne boğar. Ama her zaman birisine odaklandığımızda diğerinin çok geç farkına varırız ve bu bize çok büyük vurgun etkisi verir....
Bazen bir köşeye çekilip hayat defterimizi açıp kendimizi muhasebeye çekmiyoruz, aynalara bakıp yüzümüzle ve içimizde biriktirdiklerimizle yüzleşmiyoruz.
Sürekli haklı çıkabilmenin kavgasını ediyoruz...
İnsani ögrendim
Sonra insanlarin içinde iyiler ve kötüler olduğunu
Sonra da her insanin içinde iyilik ve kötülük bulundugunu ögrendim
Sevmeyi ögrendim.
Sonra güvenmeyi.
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı oldugunu,
Sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu ögrendim.
ESKİDEN...
Televizyon karıncalı, insan netti
Dertlinin derdi, dertsize dertti
Evcilik oyunu, oyundan ibaretti
Eskiden hayat daha güzeldi.....
Kavgalar nadir, küslükler günlüktü
Ev sobalı, merdiven altı kömürlüktü
Pantolon yamalı, nikahlar ömürlüktü
Eskiden hayat daha güzeldi....
Bugün daha iyi şeyler olacak, diyerek güne başlıyoruz...
Gün bittiğinde anlıyoruz ki iyi şeyleri beklemek bir hayalden ibaretmiş...
Bazı alışkanlıklarımızı hiç değiştirmiyoruz...
En güzel şeylerin arasına bir kötülük sıkıştırıyoruz.
"Bizde bir grup varki"
Güçlü olduğumuz zaman başkalarına eziyet eder, güçsüz düştüğümüz zaman ağlarız.
Bizde "büyüklük kompleksiyle aşağılık kompleksi" el ele, atbaşı gider.
Ne sonsuz mutluluklarımız kalıyor yanımıza ,ne hiç geçmeyecek sandığımız acılar ...Zamanın alıp götürmediği hiç bir şey yok..belki de her şey " bu da geçer ya hu "diyebilmenin hünerin de gizli . . .
Eskiden içimizde politikleşmeyen insanlar yaşardı...
Ve ağaçlar gibi ayakta duran...
Aykırı çıkışlarıyla aydınlatan, yanlışları yüze vuran...
Ezberlediklerini söyleyenlerden değil ezberlenmiş sözleri bozanlar vardı...
Savaşlar sıradanlaştırılıyor...
İşgaller, darbeler, krizler ve her türlü pis oyunların sonucunda kimlerin kazandığına odaklanan büyük bir kalabalık sessizce seyrediyor...
Adalet duygusu sanki dünyayı terk etmiş.
Kasım gelmiş
Tam zamanıdır
Evin ailenin uzun gecelerin tatlı hoş sohbetlerin
Tarçınlı salepin çayın kahvenin
Limonlu ıhlamurlrın ansızın bastıran yağmurların
Buğulanan camların
Camlara çizilen umutların
Ve tam da zamanıdır
Dışardki soğuktan bihaber
Gönülden sıcacık mutlulukların.
Küçük bir evde ihtiyaç listesi kabarık olmadan yaşamanın güzelliği bilinseydi felaketler, savaşlar belki hiç olmayacaktı.
Yetinmemenin insanoğlunun kaç asır önce içine düştüğü amansız bir hastalık olduğunu hâlâ kimse bilmiyor…Bilmeye'de hiç niyeti yok...
Birde beklemek diye birşey var..
Hem umut hem tükeniş.
Hem özlem hem kırgınlık,
Ve de akşam üstü demlenen çaylar vardır.
Umuduna Umut ,
Özlemine Hüzün katan...
Aynalara bakıp gerçeklerle yüzleşmeye kalkışsak hiç kimsenin elini dahi sıkmamamız gerekiyor.Öyleki bir çok insan gözleri açık geziyorlar ama kalpleri, yürekleri ve vicdanları körleşmiş...
Akıl düşünme, bilme,
öğrenme, davranış belirleme, ayırt etme gücüdür.
Yalanla gerçeği doğru ile yanlışı ayırabilme ve öngörü yeteneğidir.
Düşünmek bizi hakikate ulaştırır.
Düşünen insan için dinlemek ve söylemekten daha keyifli birşey yoktur.
Bir arada yaşamayı başarabilmek büyük bir sanattır...
Ve her geçen gün bu sanatın medeniyeti fitne, fesat oyunlarıyla başlayan kargaşaların gölgesinde vuruluyor.
Çatışmaların ateşi körükleniyor...Kimin eli,kimin cebinde,kim dost, kim düşman her geçen gün anlamak zorlaşıyor...
_Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar, bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler.