Geçen hafta birisi:
“Önümüzdeki 500 yıl boyunca kesinlikle yaşanmayacak bir olay söyle” dese,
“Öğrenci yurdunda karantinaya alınmış yaşlı umrecilerin yurttan kaçmak için polisle çatışması” diye yanıtlardım.
2020 felaket yılı değil, Ocak’ın da Şubat’ın da bahtı aynı, üzerimizde kara bulut yok, tüm felaketler bizi bulmuyor, Allah belamızı vermedi... Sadece kötü yönetiliyor, bilime karşı geliyoruz. Yaşama ve doğaya değil, kazanmaya ve paraya odaklanmanın acı sonucunu yaşıyoruz.
Yaşlanmaya başlayan erkeklerde, tıpkı Fırat Tanış’ta olduğu gibi, her şeyi bilme hastalığı gelişir. Bunu hisseden komşuları ona apartman yöneticiliği kitler ve orta yaşlı erkek goygoyunu hidrofor tamirine, dış cephe boyasına kanalize ederek dünyanın geri kalanını kurtarmış olur.
Kapılar kimseye kapanmıyor, aksine sadece tek sizin sülaleye açılmış kanallar halkın tüm yetenekli gençlerine açılacak. Yani bir de İTÜ’de aynı sınıftaydık, Robert mezunu olup lisans sonrası ABD’ye giden bir sen vardın be Selçuk. Bari halk çocuğu imajını bırak da gerçekçi olsun.
Selçuk Bayraktar'dan Kılıçdaroğlu'na:
"Bu toprakların kapılarını bize kapatmaya niyetlenenler varsa hatırlatalım. Ev sahibinin üzerine kapıyı kapattığını zanneden kendisi dışarıda kalır."
Şurada hata yapıyoruz sanırım. Halk liyakat falan istemiyor. Liyakatli bir sistemde kaçak evini imar affına sokamayacak, çocuğu torpille belediye kadrosuna giremeyecek. Hayatını idame ettirmek için eğitim alması sınavı geçmesi, kurala uyması gerekecek. Bizim halk bunu sevmez.
Erzurum’da askerken kahvede çay getiren abiye “Teşekkürler” demiştim de yan masadaki dayı “Öyle kibarlık edersen seni sikerler buralarda” diye uyarmıştı.
Eskiden marketten bira alır üniversite kampüsünde çimlerde içerdik. Yasaklandı. Festivaller yasaklandı. Bir mekanda içmek istesen minimum hesap 500 TL. Öğrenci evi kalmadı kiralar fırladı. Yurtlarda ya da aile yanında yaşıyor gençler. Eğlenme olasılıkları kalmadı.
İktidarın
Cehaletin bu şekilde yerin dibine sokulması sadece çok keyifli değil, aynı zamanda çok önemli. Sağ siyaset senelerce cehaleti pohpohladı, içi bomboş cahil özgüvenini söndürmezsek hepimizi yutacak.
Bir çocuğun kalbinden taşan heyecan, ülkeyi sardı. Bu dönemi anlatacak filmin açılış sahnesinde bu video olacak muhakkak. Bu umuttur bizi ayakta tutan.
#her
şeyçokgüzelolacak
Muharrem İnce’nin mitingleri boş, kadrosunda heyecan verici isim yok, ciddi anketlerde sıfır çekiyor, hayatın içinde ben İnce seçmeniyim diyen insan neredeyse yok. Ama her online ankette lider, her twitinin altı pohpoh dolu. Nereden geliyor sizce bu asimetrik sosyal medya gücü?
Orta sınıfa “Her yeri görmelisin, her deneyimi yaşamalısın. Hayatın gerçek rengi keşfetmektir” hissini fena yedirdiler. İki haftalık bireysel tatil/kaçış/deneyim karşılığı elli hafta itirazsız çalışmayı kabul ettirdiler. Bu anlaşmanın gezegene bedeli de böyle görüntüler maalesef.
Biz Galata Kulesi’ndeki turist kalabalığından şikayet ederken Everest tepesindeki vaziyet bu halde. Turizm ile dünyanın her köşesini hızla tüketiyoruz.
100 küsür milyar toplandı canlı yayında. Söz veren herkes ödedi mi? Kaydı nerede? Parayı kim topladı? Üzerinden 15 gün geçti, risksiz bir yatırım aracına koysan en az 50 milyon getirirdi. Yönetimi kimde? Neden yardıma dönüşmüyor? İnsanlar neden susuz? İnsanlar neden çadırsız?
99 Düzce depreminde, bir arkadaşımla birlikte depremden birkaç saat sonra Şişli Belediyesi’nin organize ettiği bir gönüllü destek otobüsüne atlayıp gece geç saatte Kaynaşlı’ya varmıştık. İlçe anlatılamaz bir haldeydi. Meydanda durup başınızı çevirince 50-60 enkaz görünüyordu.
Cevaplar, öğretmenin üzerine gitme biçimi, dayılanma, gevrek gülüşler, makul eleştiriyi Aslantuğ etrafına siper örerek yanıtlama, işçi tanımı bilmeyiş. Öğretmene de işçilik öğretmezsiniz artık. Rahatsızım arkadaş. Bir ittifakı, solu temsil ediyorsun. İnsan biraz dikkat eder ya.
@kilicdarogluk
Tarihe geçecek bir konuşma daha. Bay Kemal Türkiye'nin yeni yüzyılını kuruyor. Her kesimi, her kimliği, her görüşü kucaklıyor. Bu memleket bizim. Tek sesli, karanlık, otoriter bir yönetime teslim olmayacağız.
Muharrem İnce’de her türlü öğretmen skill’i var. Soru soranı tefe koyma, gerekli durumda aynı konuyu 2-3 kez tekrar ederek üstünlüğü ele geçirme, komik bir şey varsa anlatın birlikte gülelim diyerek haşlama, bir sus Allahın cezası bir sus deme... Finali tebeşir atarak yapacak.
Uzun süredir dışarı tişörtü olarak hayatımda var olan bir tişörtü az önce ilk kez gece yatma tişörtü seviyesine çektim. Sadece hassas kalpli insanlar anlar bu hüznü.
Beyaz yakalı eve yemek siparişi, kapıya kadar gelen kurye, temizlik için gündelikçi, çocuğa bakıcı hizmeti alarak sınıf atladığını sanıp tatmin oluyor. Oysa tek çaresi bu. Kendisinden beklenen işi yapınca hiçbirisine vakti ve enerjisi yok. Konfor sandığı şey mecburi çalışma kampı
Linkedin’den gördüğüm karşılıksız ürün hibe eden şirketleri de iyi örnek olarak burada paylaşmak istiyorum.
Hilti Türkiye elindeki ilgili tüm makineleri ilgili kurumlara vermiş.
Müzik grubu isim evrimi:
Çoğul Dönem: Moğollar-Kardaşlar-Derdiyoklar
Modern Dönem: Yeni Türkü-Çağdaş Türkü-Ezginin Günlüğü-Grup Yorum
İsim Dönem: MFÖ-İzel Çelik Ercan - Emel Erdal - Oya Bora
Somut Dönem: Kızılırmak-Munzur-Duman-Kurban-Ayna
Bugün vefat eden Köksal Engür biz 80’ler çocuklarının hafızasına tanıdık bir sesle girdi:
Büdü!
Köksal Engür’ün Büdü’yü Altan Erkekli’nin Edi’yi seslendirmesi muazzam. Zaten çok komik olan kukla şovunu nasıl da bir üst boyuta taşıyorlar. Toprağı bol olsun, yattığı yer incitmesin.
İstanbul'da AKP'nin güçlü olduğu Sultanbeyli'de sandık açılma oranı %84, Fatih'te %74.
Muhalefetin güçlü olduğu ilçelerde ise Kadıköy %29, Şişli %50.
Muhalif oylar geciktiriliyor. Pes etmiyoruz arkadaşlar. İlk turda alıyoruz.
Liyakati umursamıyor falan değil halkımız. Liyakate hepten karşı. Liyakat uygulanırsa kendisini geliştirmeyenlerin asla eşlik edemeyeceği bir hayat var. O nedenle yöneticilerin liyakati delmelerine, kuralsızlıklarına, yanar dönerliklerine, işini bilirliklerine bayılıyor halk.
Kolay yoldan, minik göz yummalarla neticeye ulaşmak istiyor halkımız. Netice dediğimiz de işte minimum eforla kazanılabilecek bir miktar para. Kebap bir kadro, tatlı bir emeklilik falan. Geri kalan her şey tali. İdeoloji de tali, halkımız güce tapar söylemi de.
Diploma diyoruz falan da; halkın bu kesimi rahatsız falan değil aksine en üst mertebeye bile punduna getirerek çıkılabilmesi liyakat karşıtlarına umut veriyor.
Bu çok fena işte. Sadece devleti, kurumları, sistemi değil ortak medeniyetin temelindeki kolektif bilinci bozdular.
Bu site her şeyden önemlidir her şeyden. Adam mafya lideri koparmadığı uzuv kalmamış, Twitter’da linçlenmemek için parantez içine mecazi anlamda diye açıklama yapıyor. Yakında şans favı da ister.
Dikkatle yazacağım ama 12 Eylül’ü tek başına Kenan Evren şeytanlaştırmasıyla anımsamayı eksik buluyorum. İşkenceci sivil-asker-gardiyandan, muhbir vatandaşa, yalaka iş ve sanat dünyasından, darbeden nemalanan sinsi sağcı siyasetçiye 12 Eylül bir pislik bütünüdür.
Halkımız güce değil kendisine göz yumulmasına tapıyor. Hepimizde belli oranda var bu, kopyaya göz yuman öğretmene sempati beslemişizdir. Tüm hayatını cennet vaat eden tarikatlara ve devletin göz yummasına bağlamış, eğitimi-sistemi pek sevmeyen halkımız bu yüzden AKP’yi çok sevdi.
Yeterince dayılanarak bir şeylerin bir nebze çözüldüğünü gördü halk. Efendi olmak, diplomasi öğrenmek, modern topluma ayak uydurmak yıllar süren bir kültür; ama racon kesmek (bkz: Meclis) iki dakikada çözülüyor. Ve iyi kötü işe de yarıyor.
Ben Yılmaz Özdil olsam 2500 liralık kitabın içine bir harf dahi yazmayla uğraşmaz “Atatürk’ü anlatabilecek bir harf henüz icat olmadı” der, boş defteri itelerdim millete. Kitaba o parayı verecek keriz buldun mu az silkelemek olmaz, sonuna kadar gideceksin.
Lovebombing: Elle kalp işaretleri yapmak, gece mutfaktan videolar çekip paylaşmak, ağaçlara marteniçkalar asmak
Gaslighting: Her sandıkta varız, kazanıyoruz
Ghosting: Seçimden sonra bir hafta yok olmak
Kadıköy’ün en sevdiğim dükkanı. Elektronik cihaz sevenler için bir vaha adeta, kaos içinde müthiş bir düzen. Gerçekten de her şeyi tamir edebiliyorlar.
Hergün tekrar eden bir beyaz yakalı derdini anlatayım mı?
İş arkadaşın e-mail atıyor, sonra şirket içi chatten mailime baktın mı diyor, whatsapptan chate baktın mı yazıyor, whatsappa baktın mı demek için arıyor, açamadıysan “Aradım açmadın hayırdır?” demek için yanına geliyor...
Hasan Can'a güldünüz, Eser'e güldünüz, Çok Güzel Hareketlere, Güldür Güldür'e güldünüz, capslere, giflere, trollere güldünüz de iki kadına gelince mi kahkahanız tükendi?
Mor ve Ötesi'nin konserini sanki bir özgürlük çığlığı gibi pazarlaması zaten iticiydi; şimdi konserin yağını sıkıp bir de videosunu film diye satıyorlar. İki kere itici, hedefini al piyasanı al her şeyi al kardeş.
Cesaretinize, açıklığınıza, liderliğinize herkes hayran kalıyor. Herkesi olduğu kimliğiyle kucaklıyor, erdemli, ahlaklı bir toplum olmaya davet ediyorsunuz. Bravo Bay Kemal.
TİP sadece hata yapmadı. Hata yaptı, başarısız oldu, birleşik mücadeleye zarar verdi. Kürt ve Türk halklarında ciddi bir algı kırılması yarattı. Ve bir de bunu başarı gibi hikayeleştirmeye çalışıyor. Yarattığı tahribatı Garo Paylan çok güzel anlatmış.
Kaybettiği seçimi iptal ediyor, kaybettiği belediyelere el koyuyor, güçlenen adayları seçime sokmuyor, vekilleri tutukluyor, seçim sistemini değiştiriyor, mühürsüz oyu geçerli kılıyor… Benim aklıma bu kötülükten kurtuluş ihtimali gelmiyor? Ciddiyim.
Hasarı ve kurtarma çalışmalarını inceler gibi yaptı. “Devlet yaraları sarar” dedi. Toplamda 3-4 dakika sonra da helikoptere binip ayrıldı. O 3-4 dakikanın ve helikopterin inişinin maliyeti yüzlerce kişinin alanı boşaltma gayreti, aksayan çalışmalar, bozulan odaklanma olmuştu.
Almanya’da çıplak fiyatı 20.000€ olan 2000 cc üzerindeki bir otomobilin anahtar teslim fiyatı;
20000€+%19 KDV=23.800€=
207.000₺
Almanya’da çıplak fiyatı 20.000€ olan 2000 cc üzerindeki bir otomobilin Türkiye’de anahtar teslim fiyatı;
(20000€+%220 ÖTV)+%18 KDV=
657.000₺‼️
Tatil dolayısıyla çocuk gürültüsünden şikayet eden, çocuksuz plaj, çocuksuz mekan isteyen tweetler görüyorum. Güneş doğar, kuş cıvıldar, çocuk ses çıkartır. Doğanın gerçeği budur. Buradaki tek sorun gerçeklerle barışamayan kibirli, ayrımcı, sikko keyfin. Esas problem sensin.
@cadayinho
99'da organizasyon tek kişiye mahkum değildi. Bakanlık yetişemediğinde asker, o yetişemediğinde belediye, sivil toplum ve gönüllüler devreye giriyordu. Yerel amirler inisiyatif alabiliyordu. Şimdi bu mekanizmaların hiçbiri yok, yerelde kimsenin yetkisi yok. Önermek suç sayılıyor.
İki gündür BBC belgesellerine düştüm. Hiç görmediğim bir Perinçek versiyonuyla karşılaştım. Her markada böylesi tutmayan ara modeller vardır, Doğan SL gibi, iPhone 5C gibi.
İnsan da bilim insanı da hata yapar. Yanılır yahu nedir ki bir yanılma insanlığın tarihinde, hangimiz yanılmadık. Ama kibir, bilmişlik, üstten tavırlar yanılmaktan bin beterdir. Böyle yerin dibine geçirir insanı. Kimse de acımaz haline...
Kazancın milyon dolar mertebesinde de olsa içkiyi, parfümü duty free’den almak bir Türk geleneğidir. Avantajlı fiyatı yakalamanın ince zevki başka hiçbir şeye benzemez.
Sorun onların bir gün Atatürkçü, bir gün Gazzeci, bir gün Kenan Evren karşıtı, bir gün anti-emperyalist, bir gün barış sevdalısı, bir gün şahin, bir gün milliyetçi, bir gün milliyetçilik karşıtı olması değil. İşleri bu, yaparlar. Sorun senin buna inanman.
Soyut Dönem: Pinhani-Bandista-Redd-Bulutsuzluk Özlemi-Mor ve Ötesi
Post-Modern Dönem: Yüzyüzeyken Konuşuruz-Son Feci Bisiklet-Dolu Kadehi Ters Tut-Yaşlı Amca-İkiye On Kala
İkinci Çoğul Dönem: Adamlar-Sakiler-Perdenin Ardındakiler
Erdoğan halka sesleniyor. Kazandık diyemedi. Sonuçlara dair söylediği söz “Gelen tüm neticeler olumlu.” Kendisi bile kazandığına inanmıyor; nereden çıktı kaybettiğimiz?
Şener Şen'in Zengin Mutfağı oyununu merak ediyordum. Ama zaman ve bilet ayarlamak mümkün olmamıştı. Farkettim ki Şener Şen'in oynadığı 35 yıl önce çekilmiş film hali Youtube'da. Film adeta bir tiyatro gibi, tamamı tek mutfakta geçiyor. Hoş bir seyir oldu.
İzmir'den bugün gelen bu ses çok önemli. Tarkan konseri sembolik değil istediğimiz hayat tarzının kendisi. Biz özgürce şarkı söylemek, özgür vatandaşlar olarak yaşamak, dans etmek, kendimizi ifade etmek. istiyoruz. Dayatılan otoriter rejime, muhafazakarlık kalıbına sığmayacağız.
İçinden zamanın başbakan yardımcısı Devlet Bahçeli indi. O ana dek depremin gerektirdiği işlerini icra eden gazetecilerin ve yetkililerin tüm ilgisi oraya yöneldi. Bahçeli etrafına medya mensuplarını topladı, alana en yakın enkazın başına doğru bir 50 metre yürüdü.
@GurkaynakGonenc
Abi sen zengin olduğunu devamlı haykırmak istiyorsun ama bunu öyle bir kıvraklıkla yapayım ki tepki çekmeyeyim aksine halk adamı olarak anılayım istiyorsun ama o iş öyle olmaz. Hele twitter'da hiç olmaz. Tepki duyuyoruz hatta ekstra tepki duyuyoruz haberin olsun. İyi uçuşlar.
TİP'in ayrı listeden girme inadı:
Emek ve Özgürlük İttifakına; görünürde Antalya, Mersin, Adana, İzmir, Muğla'da birer; İstanbul'da muhtemelen birden fazla vekil kaybettirdi. Muhalefete toplam vekil kaybı daha fazladır.
Seçimin ertelenmesi hatta hiç yapılmaması, İmamoğlu’na siyaset yasağı getirilmesi, İBB’ye kayyum, HDP’nin kapatılması seçenek olarak gündeme geldi. Hiçbirisini yapamadılar. Seçimden sonra da sonuçları kabul etmek dışında hiçbir şey yapamazlar.
Canım abim, güzel abim.
Biz anlatamadık herhalde. Yatın da (özür dilerim, Sevgili isimli teknen de) katın da olsun. 40 yıllık oyuncusun, elbette olsun. Hak ettin, hiç şüphem yok.
Ama mücadelemiz, senin aday olduğun TİP’in de mücadelesi herkesin evi olsun diyedir; bir araba
🗳️
#Se
çim2023 I
#T
İP Muğla Milletvekili Adayı Mehmet Aslantuğ'dan "yat" açıklaması
👉 "Yat dediğin şey, bir yelkenli tekne, adı Sevgili, 25 yaşında. Yani AKP'den daha yaşlı. Kendini sattırıp daha daha büyüğüne tamah eden bir sahibi olmadı. Düzgün planlanmış bir muhitte 4+1 bir