Sevgili doktora tez danışmanım Defne Karaosmanoğlu
@sujinki
ile beraber yazdığımız makalemiz yayınlandı!
Gastrodiplomacy in Turkey: ‘Saving the world’ or neoliberal conservative cultural policies at work
Netflix'in High on the Hog diye bir belgeseli var, Afro-Amerikan mutfağının Amerika'yı nasıl dönüştürdüğü üzerine. İzlediğim en detaylı ve politik yemek belgesellerinden birisi. İlk bölümünde bamya hakkında konuşuyorlar, Amerika'ya ulaşması köle ticaretinin eseri.
Bamya, Türk mutfağına, Osmanlı döneminde, Kongo'dan katılmıştır. Afrikalı kölelerin getirdiği bu sebze, zaman içinde, mutfağımızın vazgeçilmez parçalarından biri haline gelmiştir.
Hiçbir sosyal yardım programına kayıtlı olmayan bir Suriyeli aile tanıyorum. Gelirleri çok düşük. Ailenin babası apartmanın temizlik işlerini yapmak istemiş, itiraz etmişler. Suriyeli bir ailenin, merdiven silerek kazanacağı paraya bile kasteden kaç apartman dolusu insan var.
1934'te İÜ Hukuk talebelerinin bir lokantası varmış. Yazılana göre"hukuk talebe şirketi" tarafından açılmış, her gün tabldot yemek çıkarıyormuş, çalışanlar öğrencilerdenmiş, kârın bir kısmı kooperatife ve burslara gidiyormuş. Bu mekân hakkında başka bir şeyler bilenler var mıdır?
Böyle konuşanlar istiyor ki, insanlar alınlarında kocaman bir "ihtiyacım var" damgasıyla gezsin, talep etmek, bir daha sormak, tekrar istemek zorunda kalsın. Haysiyetli bir kent hizmeti nedir, bu kentin ne kadarı yoksul, işçi kurye öğrenci neler yemek zorunda kalıyor bihaberler.
Bağımsız İBB adayı Taylan Yıldız:
(Kent Lokantası) Ali Koç da orada 40 liraya yemek yiyor. Belediye o desteği esnafa vermeli, durumu olmayan genç yine orada 40 liraya yemek yemeli. Bu sayede sadece ihtiyaç sahibi faydalanmış olur.
Kadınların namaz kılmasına engel olarak, namazlarını geçirmelerine sebep olarak İslam'a hizmet ettiğine sıkı sıkıya inanan birileri var, varlıkları korkutucu gerçekten.
Daha önce Yeşil Gazete’de yayımlanan bu yazım Mizanplas’ta yeniden düzenlediğim hâliyle yer aldı. Vedat Milor’un ilgisi, yazının yayılması& okunması benim için gurur ve mutluluk kaynağıdır. 😊
Yemek kitapları ne işe yarar? Büşra Eser
@busra_esr
bu soruya çok ilginç bir örnek sunmuş. Gerçekten verdiği örnekle gastronominin hayatlarımız için önemini, ne kadar etkili olabileceğini görüyoruz. Okumanızı tavsiye ederim.
Yediğiniz tüm falafel, humus ve mütebellere bin basacak lezzette yiyecekler Fatih'teki bu mini Şam lokantasında, konum olarak da Saruja'nın tam karşısında. Bence birilerinin İstanbul'da yükselen falafel, humus ve nohutlu tüm yiyeceklerin kalitesinden daha çok bahsetmesi gerek! :)
Domates 20 liraydı, almadım. Yemesek ölmeyiz, domates dediğin meyve zaten yeni dünya meyvesidir. Kolombustan evvel yoktu, en ihtişamlı zamanında bile Osmanlı’da yoktu. Fatih domatessiz yaptıysa, biz de yaparız.
Unesco Somut Olmayan Kültürel Miras Viyana Kahvehane Kültürü raporundan: "Kahvehane, zamanın ve mekanın tüketildiği, ancak faturada sadece kahvenin göründüğü bir yerdir."
Hayatı ve Türkiye’yi sosyal medyadan dahi tanıyamadığınız için haklarında konuştuğunuz gruptaki insanların kim olduğunu bilmiyor, beş para etmeyecek fikirlerinizi sayıklarken bir de üstüne “harika analiz yaptım” keyfi yaşıyorsunuz. Düpedüz cahillikten.
Sosyoloji Talks serimizin ikinci etkinliğinde Büşra Eser ile kendisinin Üçüncü Dalga Kahveciler üzerine yazmış olduğu yüksek lisans tezi ve yemek sosyolojisi üzerine konuşacağız. Kayıt linki instagram bio’da ✨
İnsan gençlikte nedense zekanın çok önemli olduğunu düşünür. Oysa çok zeki olup da başarısız olmak, mutlu olmamak, sevilmemek ve sayılmamak mümkündür. "Hayat başarısı"yla daha yakından ilişkili olan, karakter özelliklerimizdir (çalışkan, iyimser ve geçimli biri olmak gibi).
Cesur ve tatlı kadın.
Dindar kadın hakları savunucusu Konca Kuriş (1991-99) radikal dinciler tarafından feci şekilde katledildi. 38 yaşındaydı. Romanı, öyküsü yazılmadı, filmi yapılmadı. Hakkında ne tez var ne bilimsel makale.
Bir manavla muhabbet ediyordum bir gün, alabaş turpunu gösterdi bana, "Aa evet biliyorum Araplar turşusunu da yapıyor bunun" deyince "Bizim ülkemize gelmişler bir de turşu mu yapıyorlar?" demişti +
Refika'nın paylaşımında Hatay esnaflarından haber alanlar paylaşmış Humusçu İbrahim, Humusçu Nedim, Ali Mürdüm, Sultan Sofrası'ndan haber alınmış. Tatlıcı Mari'den haber alabilen yok ama...
Mültecilerle çalıştığım kurumlardan birindeki son iş günümde dinlediğim kadınlardan birisi göç yolunda tecavüze uğramıştı. Hayatı bir daha aynı olmayasıca bir şekilde ikiye bölünmüştü. Ürperiyorum, tüylerim diken diken oluyor böyle şeyler okuyunca.
ismi hiç tanıdık gelmeyen, ne zaman başvurduğumu ya da konuyu dahi hatırlamadığım bir burstan red maili gelmiş şimdi, unexpected başarısızlık hissi gfjkd
Medeniyet Üniversitesi'nden çok nazik öğrenciler beni Sosyoloji Topluluğu'nun etkinliğine davet ettiler, nitelikli kahve evleri üzerine olan sosyoloji yüksek lisans tezimden bahsedeceğim, ardından bir söyleşi gerçekleştireceğiz. Merak ve heyecanla bekliyorum bugünü :)
Göçmen mutfaklarının hayatımızda yerini, değişen tüketim alışkanlıkları ile ilgili merak ettiklerimizi Sosyoloji Topluluğu olarak yaptığımız alan araştırması ile konuşup tartışacağız!
Nilay Örnek’i şahsen hiç sevemedim, 2010larda yazdığı yazılarında “süslüman” gibi bir kelimeyi ilk o kullanmadıysa da, dolaşıma o soktu, huqqa gibi kafelere antropolojik keşif yapar gibi yazılar yazdı, hepsinde de “gustosu yok” bakışı sapasağlam hep oradaydı, hiç değişmedi.
Yüksek lisans tezim üzerine Bisav Blog'da bir söyleşi yayımlandı. Teklifi ve sorularıyla beni harekete geçirdiği için Havva Yılmaz'a
@guzmakami
teşekkürler. :)
"İstanbul’da çok renkli, bazen kaotik, rafine bir kahve kültürü ve ince bir kahve beğenisinin her zaman bulunduğunu iddia edebilirim."
Havva Yılmaz’ın, Büşra Eser'le nitelikli kahve evleri hakkındaki tezine dair gerçekleştirdiği söyleşi Bisav Blog’da!
👉🏻
Falafel/kitapçı tartışmaları, 50lerden sonra İstanbul, kebap ve göç hakkındaki tartışmaları anımsattı bana. Aşçı ve esnaf lokantalarında satışı yapılan, yemek kitaplarında tarifi verilen kebabın İstanbul ve Pera'yı bozduğunu iddia edenler olmuştu. Alıntı İstanbul Esintileri'nden
Mart 1968'de Mısır'ın Dışişleri bakanı İstanbul'a ziyarete gelmiş, uçaktan inince Ömür Lokantası'na götürüp "döner kebap, buzlu ayran ve çikolatalı baklava" yedirmişler, bayılmış misafirler. Artık bir yemek için "Önceden yoktu, yeni çıktı..." demeden bin kere düşünürüm.
Lisansta bir hocamız alacağımız ilk araştırma yöntemleri dersine bir Agatha Cristie romanı okutarak başlamıştı. O zaman da hoşumuza gitmişti bu uygulama ama şimdi daha da iyi anlıyorum ne kadar kıymetli bir şey yaptığını.
30 aydır çalıştığımız Tübitak projesinden mini bir yazı çıkardık! Arşivde toplarken eğlendiğimiz, şaşırdığımız haber ve görselleri; mülakatlarımızı yazdık. Arçelik'in birincisine buzdolabı hediye ettiği İdeal Ev Kadını yarışması ve kazananları için 👇
🧼🧺 “İdeal kadın olmak bir meziyet midir, yoksa kadının çektiği eziyetler sonucu alacağı bir unvan mı?”
🔍 Türkiye’de Elektrikli Ev Teknolojilerinin Toplumsal Tarihi (1930-2020): Kadınların Gündelik Hayatlarında Modernleşme projesine yakından bakalım.
Liberal demokratlar olarak bu kadının türbanıyla tıp eğitimine devam edebilmesi için çok çaba gösterdik ama kadın iktidara gelince içinden bir canavar çıktı, haram olsun emeklerimize
Bu ay, Mekanda Adalet ve Kent Tarımı sayısı çıkan
@beyond_istanbul
için Abdullah Efendi Lokantası (bugün Hacı Abdullah olarak bildiğimiz) ve bostanını yazdım. Daveti, ilgisi, editörlüğü ve teşviki için
@sunakere
ye sonsuz teşekkür!
İlk görsel geçen sene tam da bugünlerde Lübnan dondurması satan bir dükkândan aldığım, ikincisi İstanbul Fatih’te Abbasoğlu isimli bir Şam tatlıcısında bulabildiğim dondurma. Mastik sakız ve sahlepli bir dondurmanın dışı fıstıkla kaplanmış.
Maalesef biz de bu dönemin çabalarını ve yazdıklarını görerek benzer şevklerle akademiye girmeye çalıştık, girebileceğimize inandık, elimizde patladı 🥲 Bazen kim sattı bana bu hayalleri, ben nasıl aldım diye düşünüyorum...
Akademiden bahsederken bizim kuşaktan herkes (80kuşağı) hüzünlenir. Çünkü biz Türkiye'de akademinin daha iyi, daha çoğulcu, daha dünyalı, daha eleştirel olma ihtimaline inanarak şevkle doktora yaptık. Bugün elimizde bu şevki besleyecek umut kalmadı. Dünyada da, Türkiye'de de.
Gastronometro'da "Yemek Kitapları ve Yazarları" bölümünde ben de varım! Bu yazıda yemek kitaplarında "hayallerinin kadınını" arayan Süleyman Tevfik'ten ve onu tiye alanlardan bahsettim. Desteği ve editörlüğü için sevgili
@NilhanAras
'a teşekkürler!
Bir insanın bir lokmacık keyfine, yemeğinin yanına katık yapmasına hınçlanacak bunca insan varken yemeğin, kültürün birleştiriciliğinden, aramızda köprüler kurmasından bahsedemeyiz ama tam da bu ortamda bunu başarmak için, o en kolay ulaşabileceğimiz esnafla dayanışabiliriz.
ne söylediklerini merak ediyorum, bu sayıyı alıp inceleyebilirim diyorum, ama kapağında kadın silüeti olan ve “tesettürden vazgeçme” yazan sayıda bile erkek yazarların sayısı kadınların iki katından fazla
kız çocukları en azından okula gidip evdeki angaryalardan kısmen kurtuluyordu. şimdi online derslerin arasında abisine çay demlemek, babasının gömleğini ütülemek, kardeşine bakmak, ev süpürmek gibi bitmeyen çilelere koşuyor. annesiyle gündeliğe gidenler bile varmış
gün aydıktan sonra o anın barbarlığına kapılmak geçip bittiğinde, ekrandan kayseri'deki fotoğraflara bakarken, ürkmek dehşete düşmek yerine, aynısına heveslenen bir insan grubu var. korkunç. herkes en azından bir esef eder sanırdım. böyleyken hiçbirimiz güvende değiliz.
Kainatın en libido killer mekanında bile takacak bir ahlak issue bulabiliyorlar ya, çok garip bir insan güruhu. İzdivaç mekanı dediği şey de muhtemelen normal bir sosyal ortamda olduğunu sanıp kazayla gülümsersen falan evlenme teklif ettiğinin düşünülmesi gibi şeyler.
MBB'den Cumhuriyetimizin 100. yılına özel bir armağan!
"Cumhuriyet’in 100 Yıllık Serüveninde Yerel Yönetimler ve Şehircilik" başlıklı beş ciltlik eser ile Türkiye'nin yerel yönetim ve şehircilik tarihi kapsamlı bir şekilde ele alınıyor.
Refika'nın paylaşımında Hatay esnaflarından haber alanlar paylaşmış Humusçu İbrahim, Humusçu Nedim, Ali Mürdüm, Sultan Sofrası'ndan haber alınmış. Tatlıcı Mari'den haber alabilen yok ama...
Suriyeli kadının sokak röportajındaki sözleri tepki topladı:
“Sizin gözünüz aç. Herkes görecek siz nasıl bir milletsiniz. Yaşattığınız şeyleri yaşatacaksınız.”
şu annenin yüzündeki gülümsenin silinmesi, her şeye rağmen normal bir hayat yaşama çabalarının alt üst olması çok dokunuyor bana. her şey daha farklı olabilir ama olmadı.
Hatay'da prefabrik ev yandı; 2 çocuk yaşamını yitirdi
Hatay'ın Samandağ ilçesinde prefabrik evde çıkan yangında dört yaşındaki İsacan ve kardeşi bir yaşlındaki Doğa Hüzmeli hayatını kaybetti.
Bugün göç politikasızlığından şikayet eden kimse politikayla ilgili bir şey söylemiyor, sadece nefret yayıyor ve hedef gösteriyor, var olan şiddeti harlıyor. Ben de okuduklarım yüzünden bir pogrom olur mu diye çaresizlikten anksiyete krizlerine giriyorum.
“Başını örtme özgürlüğü” için mücadele eden başörtülü kadınları, İran’da ve her yerde başını açma özgürlüğü için mücadele eden ve canını veren hemcinsleri ile dayanışmak üzere alanlara davet ediyorum. İslamcı kadın yazar vb bu özgürlük hareketinin başını çekmesini istiyorum.
Dünden beri timeline’ımda kaos var, hedef olan bu ülkede barış için bir şeyler yapmaya çalışmış, muhalif diye mimlenen başörtülü kadınlar, arkasına hükümetin desteğini alanlara diyemediklerini bu kadınlara diyorlar. Herkes denk getirebildiğine sallıyor gerçekten yıldım bundan.
Tehran'da, yaşı 60'ın üstünde olan ağaçların hiçbiri kesilmeden yapılan bir apartman projesi: Niavaran Residential Complex (Fotoğraf: Zandigan Architects).
Bugün Herise İstanbul’un family& friends açılış yemeğinde uzun tadım menülerini denedik. Başlangıçları, mahlepli tereyağı, “sakız gibi” keşkeki, zerdesi ve her şeyiyle çok güzeldi. Yolları apaçık olsun!
Bir gün tanıdığım liseli bir mülteci çocuk çalışma kararını almak zorunda kaldı, okula zaten gidemiyordu, iş görüşmesinde işveren Suriyeli olduğunu öğrenince çalışanlarıyla çocuğu darp etti. Bunun haberini de duymadınız.
Üstelik perşembe sabahı yaptıklarıyla ilgili mail geldi, deprem bölgesinde ikametgâhı olan öğrencilere ulaşıldığını, kendilerinin ve çekirdek ailelerinin iyi olduğunu, tahliye için çalışma yürüttüklerini bize de anlattılar. Arkadaşlarımız adına, biraz olsun içimiz rahatladı.
Kadir Has Üniversitesi aradı dün, deprem bölgesinde yakınlarım olup olmadığı sordular. Tüm yakınlarımın bölgeden tahliye edilmesini, İstanbul’da tüm barınma, sağlık ve beslenme ihtiyaçlarını tamamen kendileri sağlayacaklarını söylediler.
Dün İstanbul'daki kavuruculardan birinin Yemen kahvesi getireceğini görünce hep bahsettiğim bir yerden yeniden bahsetmek istedim. Mocha Arabica, İstanbul'da Yemenli iki kahve üreticisi tarafından açılmış bir kahveci. 80-90+ puanlık nitelikli kahveler getiriyorlar (fotoğraf eski).
altı yaşındaki yeğenim benden birkaç farsça kelime öğrenmişti. arada ilgimi çekmek için söylüyor cümle içinde kullanıyor falan... sadece ikimize özel bir dil sanıyormuş bunu 🥹
Yakın zamanlarda izlediğim Yılbaşı Gecesi ve Birlikte Öleceğiz filmleri ve Kızılcık Şerbeti ile ekrandaki başörtülü kadınların sayısı bir karşılaştırma yapmayı mümkün kılacak kadar arttı, bir temsil yükünün hafiflemesi aslında hoşuma gidiyor.
Aksaray metronun yanında denk geldim, girdim. Hiç pişman etmedi. Lavaş, içindeki soslar, salatası ve yancılarıyla çok güzel bir falafel dürümdü. Nane her şeye olduğu gibi falafele de çok yakışıyormuş 🌱
Tek bir sayfada, Jamie Oliver'ın kültürel temellük uzmanı aramasından, Bon Appétit dergisinin BIPOC yazarlarından sadece etnik kimlikleri ve kendi ülkeleriyle ilgili yemekler hakkında yazmalarını beklemesinden ve Aftertaste dizisinden bahsettiğim o yazı 👇
Sömürgeleştirilmiş ve sömürgeci kültürler arasında var olan kurumsallaşmış ekonomik ve siyasi güç eşitsizlikleri yemek yeme ve yemek hakkında konuşma şekillerine nasıl yansıyor? Büşra Eser yazdı.
@busra_esr