Los Angeles’ta Microsoft’ta çalışan bir Adanalı🗽Meyveli Kaktöş’ün yaratıcısı ama kimse bilmiyor orası ayrı.
#T
ürkDilKurumu
#Deayr
ı
#TDK
#T
ürkçe
#MeyveliKakt
öş
Atatürk'e düşmanlık edenlerin ortak özellikleri:
1- Türk düşmanı olmaları
2- Milliyetsiz olmaları
3- Din tüccarı olmaları
4- Araplaşmış olmaları
5- Omurgasız olmaları
6- Ahlaksız olmaları
7- Yunan hayranı olmaları
...
Liste uzar gider ama bu ülkede Atatürk düşmanı barınamaz!
Kİ: Farsça
YA: Farsça
VE: Arapça
ZİRA: Farsça
HEM: Farsça
EĞER: Farsça
AMA: Arapça
LAKİN: Arapça
YAHUT: Farsça
NE...NE: Farsça
FAKAT: Arapça
MEĞER: Farsça
ÇÜNKÜ: Farsça
VEYA: Arapça-Farsça
MADEM: Arapça (Mā dāma)
DE: Türkçe
Bağlaç olan "de"ye sahip çıkın. 🧡🇹🇷
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
HERKEZ DEĞİL HERKES
@AliTufanKirac
Kıraç Bey, çok güzel bir konuya değindiniz. Türk kültürünü yaşatmak için herkesin doğru bir şekilde Türkçe konuşması ve yazması gerekir. “İngilizce” büyük harf ile başlayıp yazılmalıydı. Aynı şekilde “Heryerde” şeklinde değil “Her yerde” şeklinde yazılır. Bilginiz olsun.
Türkiye'de öğrenilmesi gereken 7 önemli şey:
1. Türkçe konuşmak! 🇹🇷
2. Yayalara yol önceliği tanımak!🚸
3. Çevreye çöp atmamak! 🚯
4. Yerlere tükürmemek!🚷
5. Toplu taşıma araçlarında yüksek sesle telefonla konuşmamak! 📵
6.Kaldırımda yürürken, sigara içmemek!🚭
7. Gülümsemek!😊
"Papatya" sözünün İngilizcesi "daisy."
"Daisy" sözcüğü "day's eye" sözünden evrilmiş, "günün gözü" demek. Bu çiçek, şafakta açılıp gece kapandığı için bu adı almış.
Bunlar muhteşem sözcükler...
“Ben Türk değilim, benim kimliğimi tanıyın” diyene yapılması gereken tek şey, onu Türk sayan nüfus kağıdını yani kimlik belgesini elinden alıp, “Tamam, şimdi istediğin kimliğe bürün, git kendine başka bir yer bul” demektir!
-Mahmut Esad Bozkurt (Eski Adalet Bakanı)
"Alt tarafı bir çiçek koklayıp, bir hayvan sahiplenip, birkaç insan tanıyıp, sevip gidecektik bu dünyadan. Nasıl kötü bir zamana denk geldi ömrümüz... Vicdansızların, sapıkların, katillerin, nefretin, cehaletin ortasına düştük!"
"İnsanları sadece sigara ve alkol mahvetmez. İnsanları; 12 saat çalışmak, düşük maaş, kredi, ipotek, borç, gelecek kaygısı ve bunların stresi de mahveder!"
Çocuklarınızı sakın “bu dünyada iyiler kazanır” diye büyütmeyin, onlara deyin ki: "Günümüz dünyasında hep arsızlar, çığırtkanlar, kötüler ve iki yüzlüler kazanır ama sen onursuz bir kazancın, onurlu bir kaybedişe asla ulaşamayacağını bil ve hep iyi kal..."
Freud'un kızına yazdığı mektup: "Sevgili Anna, en güvendiğin insanlardan kötülük görüp üzülmen güçsüz biri olduğun anlamına gelmez. Fizik kurallarına göre; sırtını dayadığın bir nesne birdenbire giderse sen de o yöne doğru devrilirsin. Yani bunun güçsüzlükle alakası yok."
Bazı sözcüklerimizin doğru yazılışları: Sağ ol, hoşça kal, hoş geldiniz, boş ver, umurumda değil, buyurunuz, maalesef, tabii ki...
Sağol ❌
Sağ ol ✅
Hoşçakal ❌
Hoşça kal✅
Hoşgeldiniz ❌
Hoş geldiniz✅
Mağlesef ❌
Maalesef ✅
Boşver ❌
Boş ver ✅
Tabi ki de ❌
Tabii ki ✅
Cemal Süreya bir eserinde şöyle diyor:
Ne güzel adamlar var;
seven,
özleyen,
bekleyen,
ihanet nedir bilmeyen,
aşık olabilen
ve bir de kadınlar var,
böyle adamlara hiç denk gelmeyen.
Bir Psikiyatrist: "Psikiyatriste gerçek hastalar gitmez, gerçek hastaların hasta ettikleri kişiler gider" demişti. Bu yüzden Gibson'u dinlemekte fayda var: "Kendinize depresyon ya da itibar kaybı teşhisi koymadan önce çevrenizdekilerin aşağılık insanlar olmadıklarından emin olun"
San ki ❌
Sanki ✅
İlla ki❌
illaki ✅
Madem ki❌
Mademki ✅
Bel ki❌
Belki ✅
Oysa ki❌
Oysaki ✅
Halbu ki ❌
Halbuki ✅
Meğer ki ❌
Meğerki ✅
Bağlaç olmasına rağmen kalıplaşarak bitişik yazılan "ki" ler.
Birçok kişinin farkında olmadan yaptığı hataları fark ettiniz mi?
Yoruldum patron!
İnsanların insanlara saldırmasından, çocukların ömrünün kelebekten az olmasından, adaletin bozguna uğradığı bu dünyada yoruldum.
Yeşil Yol, 1999
#CocukSusarSenSUSMA
“Şeytan uyuyakaldı bir gün. Rüzgar sert esti. Üç tüy düştü şeytandan. Biriyi paraya yapıştı, diğeri mevkiye, öteki de ihtirasa. O günden sonra şeytan hiçbir iş yapmadı.”
Dostoyevski
Oğuz Atay, onu ölüme götürecek hastalığını öğrendikten sonra günlüğüne; "Geleceğini kaybetmek, yaşanan zamanı boşlaştırıyor" diye yazmıştı. Bu böyledir. İnsanı yaşama motive eden yegane şey yarının merakıdır. Bir insanın elinden yarınını alırsan, bu gününü öldürürsün.
Adam 5000 yıl önce Nil Nehrinde sellerin her yıl aynı dönemde olduğunu fark etmiş, geometri ve matematiği kullanmış ve barınaklarla tarlaları ona göre dizayn etmiş. Aradan 5000 yıl geçmiş, yılda 12 Milyar lira bütçesi olan Diyanet başkanı "Allah'ın takdiri" diyor.
Sabahattin Ali özetlemiş; Tahammül sınırım çoktan aşıldığından beri insanlarla daha az görüşmeye, hislerimi açmamaya ve tuğla tuğla duvar örmeye başladım. Beni sıkıntıya sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman değilim.
@AliTufanKirac
Kıraç Bey, aslında güzel bir noktaya değindiniz ama açıklamanız yetersiz kalmış. Tüm vatandaşlarımızın ses bayrağı “Türkçe” olmalı! Bu arada “Türkçe’yi” değil “Türkçeyi” şeklinde yazılır. Bilgniz olsun.
Türkçe’yi ❌
Türkçeyi ✅
Bir de sosyal medyada hızla yayılmakta olan “k” sorunu var. Buradaki çoğu kişi, sayıları genellikle “bin, on bin, yüz bin” şeklinde yazacağı yerde, “10k, 100k, 1000k” şeklinde yazıyor.
Türkçemizi bozmayın, bırakın bu özentilikleri, özünüze dönün. 😔
Nietzsche, babası öldüğünde değil, Wagner'le bozuştuğunda değil, Salomé tarafından reddedildiğinde değil, bir atı kırbaçlanırken gördüğünde çıldırmıştı. Filozofik yaşamın sırrı bu; kendi acını değil, başkasının acısını görebilmek ve o acıyı kendi acına yeğ kılmak.
H. Celâleddin
Bir insanı nasıl tanıyacağınızı biliyor musunuz?
Ne okuduğuna bakın,
Ne seyrettiğine bakın,
Duvarlarına ne astığına,
Raflarına ne koyduğuna,
Nasıl konuştuğuna,
Nasıl dinlediğine bakın.
Yapmanız gereken tek şey bakmaktır.
Bunlar size onun ruhunun nerede olduğunu gösterir.
Ramtha
Amerika Psikologlar Derneği (APA) sürekli kendi fotoğrafını, yediği içtiği, gezdiği mekanları, kıyafetlerini paylaşmanın psikolojik bir rahatsızlık olduğunu açıklamıştır.
Bu ruhsal rahatsızlığın sebebi: Üstünlük duygusu, kendini özel zannetme, beğenilme, hayranlık beklentisidir.
Enerjimizi tüketen alışkanlıklar:
1. Yaşadığı her olayı kişisel algılamak.
2. Geçmişe takılıp kalmak.
3. Aşırı stres.
4. Sabah erken kalkmamak.
5. Aşırı yemek.
6. Aşırı düşünmek.
7. Çözüm değil suçlu aramak.
8. Dedikodu.
9. Hayır diyememek.
10. Herkesi memnun etmeye çalışmak.
Bir adım daha atamayacak kadar yorulduğumu düşündüğümde Hume'un şu sözü aklıma gelir: "Eğer burada durup daha ileri gitmeyeceksek, niçin bu noktaya kadar geldik?"
Majoris
Peyami Safa yaşamış olduğu bir deneyimini bakın nasıl dile getirmiş: “Düşünce kalkabilirsin ama düştüğünü unutmazsın. Nerede düştün, nasıl düştün, kim itti, kim tuttu, kim tutmadı, kim başını çevirdi, hiçbirini unutmazsın...”
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Türkçede "bulaş" diye bir sözcük yok.
Eski Yunancada🇬🇷 "pan" sözü "tüm" manâsındaydı.
Mesela "Pantürkizm" dendiğinde "bütün Türkler" demek oluyor.
"Tüm halk"ı bir araya getiren açık hava toplantılarına da bu sebeple "panayır" denmekte.
Manzaranın "bütününü" gördüğümüzde ne diyoruz?..
Bravo. "Panorama."
İmam Hatip Liselerinde "18 Aralık Dünya Arapça Günü" kutlamaları yapılıyor! Bu okullarda Türkçemize ilişkin bir kutlama, bir övgü duyamazsınız. Hatta Türkçemizi aşağılayan görevliler var. Çünkü bu okullar Türk düşmanı nesiller yetiştirmek için faaliyet gösteriyor. Yazıklar olsun!
Bana "İnsanlarla ne problemin var?" diye soruyorlar. Ne yalan söyleyeyim; ben hiç menfaatçi antilop görmedim, ben hiç riyakar bir mantis karidesi görmedim, ben hiç yalancı bir orkide görmedim, ben hiç tecavüzcü bir papatya görmedim. Bunların hepsini insanlarda gördüm.
Bukowski
Milli Eğitim Bakanı'nın oğlu arkadaşıyla birlikte para biriktirip eğitim için yurt dışına gidecekken; babası, oğluna torpil yaptığı düşünülür diye göndermiyor onu. O da biriktirdiği tüm parayı arkadaşına veriyor. Giden “Gazi Yaşargil” cerrah oluyor, kalan “Can Yücel” ise şair.
Sevgili Sabahattin Ali her şeyi çok güzel özetlemiş: "Tahammül sınırım çoktan aşıldığından beri insanlarla daha az görüşmeye, hislerimi açmamaya ve tuğla tuğla duvar örmeye başladım, beni sıkıntıya sokacak insanları ve durumları elimin tersiyle ittim, pişman değilim."
"Pandemi" yerine "salgın", "bulaş" yerine "bulaşı", "peak" yerine "zirve", "entübe" yerine "solunum", "droplet" yerine "damlacık", "immün" yerine "bağışıklık", "pnömoni" yerine "zatürre", "filiasyon" yerine "türevi, türevsel" sözcüklerini kullanabiliriz.
@yilmazsozcu
Yılmaz Bey, size bu konuda gerçekten hak veriyoruz hatta bu konuda aynı görüşteyiz ancak size bir hatırlatmada bulunmak istiyoruz: “Sağ ol, sağ olun, sağ olsun” ayrı yazılır. Umarız ki aynı hatayı “2.500₺” olan kitabınızda da yapmamışsınızdır. Bilginiz olsun. Esenlikler.
Nietzsche: “Kutsal kitaplarda çoğu kez adı geçen “şeytan” gerçek dünyada size ahlak dersi veren bir yobazdan başka bir şey değildir." diyor ve ekliyor: "Kim namus ve ahlak şövalyeliği yapıyorsa, bilin ki en namussuzu odur.'"
Flaubert'in aşk tanımı:
"Merak. Birine karşı, ansızın, bir merak duymaya başlarsınız, korkunç bir merak. Onu tanımak, onunla doğmak, dünyaya onunla yeniden gelmek tek amacınız haline gelir. Aşka en uzak cümle, senden nefret ediyorum değil, bilmek istemiyorumdur."
"Bir kahvenin tadını, bir insan sesi değistirebilir. Berbat bir günü, bir insan yüzü güzelleştirebilir. Acı bir haberi, bir insan sözü hafifletebilir.
Mutlu bir anı, bir insan daha mutlu yapabilir. İnsan insana lazımdır ama insan insana..."
Türkçemizde "mağlesef" ya da “malesef” diye bir şey yoktur. Doğrusu "maalesef" şeklinde yazılır. Bence hiç bu sözcük ile uğraşmayın, doğrudan "ne yazık ki" sözünü kullanın.
"Bir insana değer vermek, özen göstermek, onun kıymetini bilmek de bir kültürdür. Bunun bir eğitimi yoktur, kitaplarda da yazmaz zaten. Bunun yolu insan olmaktan geçer."
“Bitmek” fiili Türkçede hem “tükenmek” hem de “ortaya çıkmak” anlamındadır. Bu karşıtlık, her sonun yeni bir başlangıç getirdiği, her başlangıcınsa bir sona erişle ilişkili olduğunu göstermektedir.
-Kadınlara "bayan" dediğimizde hem "madam" hem "matmazel" mi olacak? "Matmazel"e ayrı hitap iyi olmaz mı Paşam?
–İbrahim, belki haklısın ama bir kadını evlilik öncesi ve sonrasında iki ayrı insan saymak bence çağ dışıdır.
(Atatürk'ün "bayan, madam, matmazel” hakkında görüşleri)
Yunan mitolojisinde "Narkissos" adlı bir şahıs var. Kendi yansımasına âşık olan bir delikanlı. İnanışa göre suyun başında kendini seyrede seyrede erir, tükenir ve ölür. Öldükten sonra da vücudu "nergis" çiçeğine dönüşür.
"Narsisizm (kişinin kendine tapması)" buradan doğmuştur.
Bir de her konuşmanın ya da her yazışmanın sonuna “aynen” diyen bir topluluk var. “Aynen” yerine, “kesinlikle, elbette vb.” sözlerini kullanabilirsiniz.
Dostoyevski diyor ya: " Kimse seni sen olduğun için sevmeyecek; herkes seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, yani kendileri için sevecek ve bu da demek oluyor ki insan böyle yaparak yine kendini sevecek. Sen hiç sevilmemiş olacaksın hikayenin sonunda...
Bir gece Friedrich Nietzsche yanında bulundurduğu deftere şöyle yazar: "Ölümün son iyiliği bir daha olmamasıdır" ve devam eder Nietzsche, "İnsanı acıdan kurtaracak iki yol vardır:
1. Uzun bir sevgi
2. Hızlı bir ölüm...