![Serhat Kaya Profile](https://pbs.twimg.com/profile_images/1764406736708915200/Anj9lEw-_x96.jpg)
Serhat Kaya
@skayaofficial
Followers
21K
Following
24K
Statuses
256
Tüm Kitaplarım https://t.co/GiSTTRULjA’dan Sipariş Edilebilir. 👉🏻 https://t.co/jwwLE9BkJ2 | https://t.co/S0p4gCmGof ⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀⠀
Antalya, Türkiye
Joined August 2012
Kıymetli büyüğüm Zülfü Livaneli’ye yeni kitabımı okumaya ayırdığı zaman ve romanlarıma dair yorumu için çok müteşekkirim.❤️ Kaleminden yansıyan kamaş kamaş ışığıyla tüm Dünya toplumlarına yol gösteren @LivaneliZulfu’den bunları duymak ömrümde aldığım en anlamlı armağan oldu.🕊️
27
43
2K
Tarihin hatıra #fotoğraf'ı bugün Brecht'in yaş günü diyor, öyleyse kulak verelim ona; İstediğince yalın görünsün göze, kuşkuyla bakın en küçük olaya bile! Sınayın gerekli olup olmadığını, hele “alışagelmiş” türden ise! Açıkça istiyoruz şunu sizden, sakın doğal bulmayın her alışılageleni! Çünkü artık hiçbir şeye doğal denmemeli; şu düzenli geçinen düzensizliğin ve insanla ilintisini yitirmiş insanlığın egemen olduğu dönemlerde kimse demesin, “doğaldır bu olup bitenler”, böyle denmesin ki her şeyin değişebileceğine inanılsın.
1
1
75
Antalya Şehir Tiyatrolarının oyuncuları, Brecht’in Mezbahaların Kutsal Johanna’sı oyununun hakkını Berliner Ensemble tiyatro topluluğu kadar verdi. @cagdascob07 Sinem, Berk, İnanç ve tüm kardeşlerimi tebrik ediyorum. Yarın Brecht’in yaş günü, çok yaşa Brecht, çok yaşa tiyatro! 🎭
0
3
418
14.Yüzyıl düşünürü olan İbn Haldun’a göre; Allah bir topluluktan iktidar ve saltanatlarının çekilip alınmasını dilerse bu topluluğun ilk terk edeceği şey insanlara saygı ve hürmet göstermek olacaktır. Onun için herhangi bir toplulukta bu hasretin ortadan kalktığını görürsen bil ki orada faziletler kaybolmaya başlamıştır ve artık hükümdarlığın son bulacağını gözleyebilirsin. #beklentim insanlar için güzel ve adaletli günler yaklaşmış olsun🕊️
0
1
35
Aday oldukları türlerde kitaplarıma ya da başka yazarlara oy vermek isteyen ve @kitapyurducom üyelik tarihi 31.12.2024 öncesi olanlar oy verebiliyor. Kazananların daima edebiyat ve kitaplar olmasını temenni ediyor, tüm adaylara başarılar diliyorum.❤️
0
4
299
Antre Sahne, repertuarındaki oyunlar ve lezzetli oyunculuk performanslarıyla Antalya’da ve farklı şehirlerde turnelerle misafir oldukları salonlarda tiyatro severleri keyiflendirmeye devam ediyor. Gündelik hayatın stresi ve koşuşturması arasına kendinizi sıkışmış gibi hissediyorsanız kendinizi Antre Sahne’nin kollarına bırakın ve eğlencenin tadına varın. Bu akşam izlediğim Teras adlı oyun da, Baba, Teftiş-i Temaşa ve Dublör oyunları gibi başarılı bir metin ve güçlü oyunculuklarla bezeli bir oyun. Yol uzun, çok daha iyi yerlere gelecek, daha büyük kalabalıklar karşısında alkış yağmurları altında ıslanacaklarına eminim. Değerli kardeşlerimi tebrik ediyorum. @cagdascob07
1
3
365
Brecht sever misiniz? ---- İstediğince yalın görünsün göze, kuşkuyla bakın en küçük olaya bile! Sınayın gerekli olup olmadığını, hele “alışagelmiş” türden ise! Açıkça istiyoruz şunu sizden, sakın doğal bulmayın her alışılageleni! Çünkü artık hiçbir şeye doğal denmemeli; şu kanlı kargaşanın, şu düzenli geçinen düzensizliğin, serserice başına buyrukluğunun ve insanla ilintisini yitirmiş insanlığın egemen olduğu dönemlerde kimse demesin, “doğaldır bu olup bitenler”, böyle denmesin ki her şeyin değişebileceğine inanılsın. --- İzlediklerim arasında Brecht'in en sevdiğim oyunu "Arturo Ui'nin Önlenebilir Tırmanışı" olmuştur. Oyunu 1998'de @istanbuldevtiy'nda Yücel Erten rejisinde, @zaferalgoz , Bülent Emin Yarar gibi birçok ustanın müthiş oyunculuk performansıyla izlediğim için şanslı olduğumu düşünüyorum, ki o ekibin performansı benim için 1 yıl önce İKSV'de Verdi operası gibi uyarlanmış haliyle Berliner Ensemble'ın sahnelemesinden kesinlikle çok daha üstündü. Sanıyorum 6-7 sene önce yine böyle Şubat ya da Mart ayında bu kez DasDas’ta Berliner Ensemble topluluğundan tiyatro gibi tiyatro bir performansla "Kafkas Tebeşir Dairesi" izlemiştim, harikuladeydi. Brecht oyunları metin olarak tek başına zaten çok güçlü ancak bizzat kurucusu olduğu bir tiyatro topluluğunu devam ettirenlerinden izlemek daha anlamlı bir hale gelmişti. Oyun sonrasında Yönetmen Thalheimer’a Mezbahaların Kutsal Johanna’sı oyunu sorulmuştu ve o oyunla da İstanbul’a geleceklerini söylemişti ama maalesef bu buluşma olmadı. Oyunu nasipse 9 Şubat’ta Antalya Şehir Tiyatrosu’nda hem de Brecht’in Yaş gününden bir gün önce ve değerli oyuncu kardeşlerimin yorumuyla izleyeceğim. Bilet bulabilirseniz bence sizler de izleyin, Brecht ve Tiyatro iyi hissettirir, hele ki böyle zor zamanlarda. @astiyatro
0
7
516
Artık çekilecek bir sinema filminin Esaretin Bedeli veya Godfather gibi, yazılan bir kitabın Yüzyıllık Yalnızlık, Anna Karenina, İnce Memed veya Suç ve Ceza gibi, bir şarkının veya albümün Mozart, The Beatles, M. Jackson gibi yeni isimleri öne çıkaracağını ve bu öne çıkışla eskiden olduğu gibi üretilen eserlerin nesilden nesile aktarılacak kadar köklenmesi ve tutkuyla bezeli bir ilgi görmesi belki imkansız değil ama bunun olabilmesi geçmişteki tüm zamanlardan çok daha zor. Kitlelerin kullandığı, her geçen gün sayısı ve çeşitliliği artan paylaşım araçlarıyla birçok şeye temasın hızla arttığı, ancak bu temasların içselleştirmeye etkisinin yüzeysel olduğu aşikar. Bunun sağlamasını etrafınıza bakınca hızlı başlayan ve aynı hızla biten ilişkiler, dağılan yuvalar, arkası getirilemeyen girişimler, yürümeyen ticari ortaklıklar gibi birçok yansımada görmemiz mümkün. Bundan rahatsız mısınız derseniz, evet ama bu durum diğer birçok olumsuz kadar ruhumu hırpalamıyor. Sarp bir kayalığın ucunda rüzgara ve mevsimlere rağmen inatla duran bir çiçek misali, inadı tutan her ne varsa kalıcı olmayı başaracaktır. Beni asıl rahatsız eden majör mesele; Dünya toplumları hislerini dışa vurmakta pek bir iştahsızlar. 21. Yüzyıl içinde korku odaları ve zinciri kopmak üzere olan tehlikeli gondollarla dolu çirkin bir lunapark gibi. Yeni bir güne uyanınca aydınlığın aksine, sanki yeniden bir karanlığın ve tatsızlıkların içinde buluyoruz kendimizi, sonra akşama kadar vaziyet uşak aşçıya, aşçı bahçıvana halinde devam ediyor. Peki neden itiraz edilmiyor? Restoranda ya da alışverişte eskisinden daha pahalıya ürün veya hizmet almayı kabul ettiği gibi, kötü muamele görmedeki dozaj artışına neden bir “dur” demiyor insan/lık? Hadi, bir de şöyle sorayım; yaşamak ve hayatta olmak aynı şeyler mi? Hadi bunun üzerine kendi içinizde bir daha düşünün. Merak etmeyin içinizden geçirdiğiniz düşüncelerden ötürü “henüz” ötekileştirilmiyor ya da cezalandırılmıyorsunuz, kimseye de yanıt vermeye ihtiyacınız yok, elbette ki kendinizden başka.😉
0
7
412
Yerinde bir tespit.✔️ Geçtiğimiz Kasım’da 7. kitabım Bekleme Odası’nı okurun beğenisine sunmuş olmak, yazmak zincirime eklediğim çok özel bir halka ve önemli bir deneyim olsa da, Stendhal, Çehov, Yaşar Kemal, Tanpınar, Livaneli, Tolstoy, Coelho, Márquez gibi Dünya edebiyat tarihi için eserleriyle büyük önem arz eden değerli isimlere yazar denilirken, gelecekte kaç tane yeni kitap yazarsam yazayım, okurlar için her biri ayrı ayrı erbab-ı kelam olan böyle büyük isimlerin yanında bana yazar değil de “yazan” denilmesinin daha evla olacağı kanaatindeyim. Ustalara sevgi ve hürmetle.🕊️
Çoğun hatırlatmak gerekiyor. “Birinin kitaplar ortaya koyması ‘yazar’ olduğunu belgelemez. Oysa bazı gazeteciler, eleştirmenler tanıtımlarda ne de savruk kullanıyor ‘yazar’ deyimini.” Nermi Uygur, Denemeci, s.100
0
3
314
Hiçbir şey insanın kendi emek suyuyla ve içtenliğiyle kendi ruhunu yıkaması kadar gönlünü serinletmiyor.📗 #BeklemeOdası
0
6
342
Bir yönetmen var… Önüme sürekli videoları düşüyor ama bu videolar filmleri, söyleşileri değil. Çektiği filmlerde setteyken oyunculara “oyunculuk bu değil, siz okulda yanlış öğrenmişsiniz, böyle odaklanılmaz, yapamıyorsun…” vb türden sözler sarf ederkenki hallerini görüyoruz videolarda. Evet, kendisi filmin yönetmeni, dolayısıyla oyuncuları yönlendirmesi, onlardan beklediği performansı almak için yoğun çaba göstermesi, onları eleştirmesi ve zihninde tasarladığı ideal sahneyi yaratmak için onlarla geliştirici tartışmalar yapması, hep daha iyisini istemesi gibi tüm durumlar çok normal ama bunların, yani oyunculara yaptığı eleştirilerin kayıt altına alınıp sosyal mecralarda yayınlanmasına, oradaki doğal çalışmanın, oyuncunun kamera arkasındaki duygusunun ve hissettiklerinin mahremiyetini ortaya dökülmesine müsaade edişi nedendir? Bu görüntüler yönetmeni mi yüceltiyor? İşini ne kadar iyi yaptığının ya da oradaki bilge kişinin, asıl patronun o olduğunu mu anlatıyor? Gerçekten anlamak için sorguluyorum, bu ne tür bir öğreti ya da neyin tatmini veya bu neyin anlatısı? Bir izleyici olarak oyuncuların düşürülmeye çalışıldığı durumu tasvip etmiyorum.
0
9
452
2024 Kitapyurdu Türkiye Okur Ödülleri oylamasında ilk hafta geride kalırken okur teveccühü ile Deneme türünde #Katarsis ilk, Roman türünde #BeklemeOdası ikinci sırada yer almış. Destekleriniz ve değerli ilginize teşekkürler, sevgi ve hürmetle.🕊️
0
8
336
Gece gece nedense aklıma geldi; 14. Yüzyıl düşünürü İbn-i Haldun’un Mukaddime eserinde geçen “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha ziyade birbirine benzer” cümlesi bana hep engin bir hakikatle bezeli gibi gelmiştir. Şöyle ki, İbn-i Haldun'a göre devletler de tıpkı insanlar gibi doğar, büyür, yaşlanır ve ölür, buna göre devletin geçirdiği aşamaları beşe ayırır; Birinci aşama fetih ve kuruluş aşamasıdır. İkinci aşamada ise hükümdar iktidarı tekeline almaya başlar. Bunun için kendisinin başa gelmesini sağlayan doğal dayanışmayı tasfiye etmeye başlar, onunla güç paylaşanları ortadan kaldırır, doğrudan kendisine bağlı paralı asker ve bürokratlardan oluşan bir grup oluşturmaya başlar. Üçüncü aşama ekonomik refahın arttığı, kültürel unsurların geliştiği bir yükseliş ya da lüks ve debdebe aşamasıdır. Bu aşamada hükümdar kişisel gelirini artırmak, tebaasının vergilerini azaltarak devletin mali kaynaklarını artırmak ve yeniden düzenlemek, kentleri güzelleştirmek için uğraşır. Herkes ekonomik refahtan payını alır, güzel sanatlar ve bilim teşvik görür, hâkim sınıflar kültürel projelerin koruyucuları olarak boy gösterirler. Refah ve serbestlik devletin egemen iklimi haline gelir. Dördüncü aşama doyum, tatmin ve kendini beğenme aşamasıdır. İstikrar ve barışın egemen olduğu, yönetimde yenilikçi hiçbir girişimin olmadığı, eski yönetimlerin taklit edildiği ve bundan ayrılmanın devleti yıkacağına inanılan bir aşamadır. Hem yönetenler hem yönetilenler bu istikrar ve refahın ebediyen devam edeceğine inanırlar. Devlet kurucularının gücü ve başarılarına göre bu durum gerçekten de uzun sürebilir. Ancak bu aşama içinde farkına varılmadan gerileme ve çözülme başlamış ve devlet son aşaması olan sefahat ve israf aşamasına geçmektedir. Son aşama sefahat, israf ve çöküş aşamasıdır. Bu aşamada hükümdarın ekonomik ve toplumsal olayları kişisel arzularına göre yönetmeye çalışmasıyla, devlette iyileşmesi olanaklı olmayan hastalıklar ortaya çıkar. Hükümdarın lüksünü ve desteğini, satın almış olduğu ordu ve bürokrasinin desteğini sürdürebilmesi için vergileri artırması gerekir. Artan vergi oranları ekonomik faaliyetlerin azalmasına neden olur ve hükümdarın amacının tersine devlet gelirleri azalır. Yönetilenlerin devletten beklentileri zayıflar ve umutsuzluk yayılır. Ekonomik faaliyetler duraklar, insanlar uzun vadeli planlar yapamaz olurlar. Doğum hızı geriler, kalabalık kentlerde nüfus ve çevre sorunları ortaya çıkar. Devlet çözülmeye başlar… Toplumsal ve siyasal koşullar devletin bu aşamalarında bir takım değişiklikler yapabilse bile devletler bu süreçleri yaşar ve bunlar döngüsel bir şekilde sürekli tekrarlanır. İbn-i Haldun'a göre bu süreç yazılı olmasa da değişmeyen toplumsal bir yasadır. Muhabbetle.
0
2
241