@ukseroni
Başörtü kızlarımızı okullara almadınız diyen kesim ile bu kızları okulla göndermeyenler aynı kişilerdir..ama yine de haklısınız ekmeğini yiyip yiyip bitemediğiniz bir konudur başörtüsü.
Ben şimdi,
birlikte yaza girilmesi gereken bir
balkonda,
bozdurulup harcanmış bir umut gibi
tütüne başlıyorum.
Sen,
bunca yaşımı dağıtan bir ırmak,
beni ortadan ikiye ayıran.
Urfadayken bakkalımız vardı orda babamla geçirdim çocukluğumu öğlen namaza giderdi babam sonra ben kuran kursuna giderdim verirdi bu kekten dağıtırdım arkadaşlarıma.. o günlere olan özlem beni bir adım ileriye atamadı.
google’da aramaya korktuğum dertlerim var
çektiğim oflar dikkat çekiyor
seviyorsam seni kalbimedir ziyanı
yemedim hak, haykırmadım savaş
rahat olsun kamuoyunun süper vicdanı
dışarıyı reddediyorum; evdeyim
Mesela ben ne istediysem çok şükür oldu ama hep geç oldu; olduğunda artık önemli gelip gelmemesinden ziyade o an başka bir şey istiyor olduğumdan coşkuyla değil daha sakin karşıladım hep.
Rabbin kendine has bir çalışma tarzı var, terbiye edici.
ellerini el olarak tutmak istiyor ellerim
de ki bunun kaburgamdaki kiliseyle ilgisi yok değildir
zaten en az on iki kişiden biri haindir
ama gözlerimi öyle yırtma annem ilkokul öğretmeniydi benim
Allah hz Musa’ya “sağ elindeki nedir ey musa?” diye sorunca musa sadece “asadır” demek yerine “ o benim asamdır, ona yaslanırım, onunla koyunlarıma yaprak silkelerim ve onda benim için başka faydalarda vardır “ der. buna belağatta konuşmaktan zevk aldığı için sözü uzatmak denir.
rüzgar cinlerini salarken nefesimize
her baharın bağrında yeşil bir pişmanlık
ve kışa karşı işlenmiş sempatik bir ihanet vardır(iyi ki varsın)
ve vicdan denilen yaralı tanrı
bizi savunmasız bırakırken
ve etimize bahşedilen karakter
kanımızda konaklayan bu rabbi güzellik
Koptuklarında acı veren bağlar hakikidir, et haline gelmiştir. İnsan acı çektiği durumda gerçekten mevcuttur, orada -bilerek ya da bilmeyerek- sevmiştir de. Böylece dünyanın örgüsüne göz atmış oluruz: Varlık nerede acı çekebiliyorsa orada gerçekten örgünün içindedir
eskiden her üzgün bakışımı Pegasus'a harcardım
her kapı gıcırtısından çocuklar dökülürdü, ne çirkin
ne çirkin, gövdemde ince bir zırh yara kabuklarından
derken hüzün! Kadın sesleri çıkaran o duman…
Büyücüm, aşkımı dürtenim benim
Çarpık kentleşme, beş katı geçmeyen apartmanlar, bozuk atmeler, kalkmak bilmeyen minibüs, demlenmeye zamanı olmayan açık çaylar… ve gerisi zaten sana koşmak isteyen üç ihtimali bir tren.
@ukseroni
Siz istiyorsunuz ki bizim bir çizgimiz var doğru yanlış herkes o çizgiden gitsin..sağcıların politikleştirmedikleri bir şey kalmadı argüman olarak kullandıkları bir başörtüsü kaldı.
Kibar davrandıkları aslında
sevmediğimi anladığım gün;
pasaj içlerinde göbekli adamlarla
cilveleşen o tuhafiyeci kadınlar
yolda giderken
her şeyi bilenlerin arasında,
fiş istemezse indirim olacağına din kadar inanmış emeklilere
peki neden kibar davranmıyor?
Watch the world from the sidelines
Had nothing to prove
'Til you came into my life
Gave me something to lose
Now I know what it feels like
To wanna go outside
Like the shape of my outline