Sinema hakkında yazar (SİYAD).
Sinema anlatır (Akdeniz Üni., STV).
Kieslowski, Dreyer, Malick, Linklater, Cronenberg sever.
Varoluş Felsefesi yakını.
PhD.
Krzysztof Kieslowski’ye göre insanlar zayıf ve kusurludur, dolayısıyla kaygı yüklüdürler. Zaten ölümlüdürler, psikolojik ve tinsel anlamda, olmama tehdidi altındadırlar. Bu yük, varoluşsal bir özellik olarak ele alındığında, insanların bir anlamda, yaratılıştan kaygılı
Kurak Günler
1-Abluka’nın atmosferi, tonu ve duygusuna haksızlık etmek istemem ancak, bana kalırsa Kurak Günler Emin Alper’in en iyi filmi. Tepenin Ardında ile başlayan serüven içinde, etkileyici bir yükseliş.
Sabah beş buçukta uyandım. Alice Kentlerde nasıl güzel bir yol filmiydi diye düşündüm. Ardından, sevdiğim bir arkadaşın, Wenders'in yol filmleri üzerine tez yazdığını hatırladım, doksanlı yılların sonuna doğruydu.
Ey Tanrım, herkese kendi ölümünü nasip et.
- R. M. Rilke
Her insan kendi
zâti ölümünü ölür.
- M. Heidegger
Herkesin kendine ölümleri.
- Behçet Necatigil
Herkes kendi ölümünü ölür.
- J. L. Borges
Zeki Demirkubuz, 8.İstanbul Film Festivali'nde (1989), iki büyük yönetmenin karşısındadır: Kieslowski ve Angelopoulos. O ise adlarını dahi bilmiyordur. Kendisi gibi Marksist gelenekten gelen Angelopoulos yerine, sırtını metafiziğe yaslayan Kieslowski'den etkilenir, ciddi şekilde.
Kieslowski'nin "Ben Askerdim" filmini izlettim (öğrencilere).
Savaşta görme duyularını kaybeden bir grup insanın yaşam algısı ve rüyalarında neler gördükleri üzerine bir film. Doğrusu pek rağbet görmedi. Çok nadiren gelen yorumlar teknik konular hakkındaydı. Şöyle çıkıştım,
Bizim halk zayıflığı sevmiyor. Bir ortamda mütevazi olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz.
- N. B. Ceylan
Sosyal yarışı kaybettiğin an, dışlanırsın. İnsanlar ahlaksızlığı bağışlayabiliyor ama acizliği asla. Çal, soy, yeter ki yoksul kalma.
- A. Uluçay
Sözcüklerle açıklayabildiğiniz film gerçek bir film değildir.
- Michelangelo Antonioni
Sinema estetiği için giriş cümlelerinden biri...
Bir diğeri şuydu:
Seyri bizi olduğumuzdan daha iyi kılmayan güzellik, güzellik değildir.
- Miguel De Unamuno
Aynı filmi tekrar tekrar yaptım.
Hâlâ tatmin olmuş değilim.
Aradığım şeyi bulamadım. *
- Kieslowski
Yıllarca aradım kendi kendimi
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
Hayal mıyım ürüya mı bilinmez
Hiçbir türlü bulamadım ben beni
- A. Veysel
olduğu düşünülebilir. (…) Kieslowski için, kaygılı halimize bakmak, insan gerçeğine yaklaşabilmenin bir yoludur denebilir. Dekalog II’de karakterler, süreğen biçimde sınır durumlar ile temastadır: hastalık, ölüm, kaygı değeri yüksek etik karar aşamaları…
Okyanus, romanda bilinçdışı bir enginlik olarak resmedilir. Bir psikanaliz kavramı olarak bilinçdışı, onu tam anlamıyla kavramamızın yapısal bir zorunluluk gereği mümkün olmadığı; gerçek bir ‘temas’ kuramadığımız bir yer; insanın kendi hakkındaki cehaletinin bir kanıtıdır. *
"Sana film beğendiremiyoruz,
her şeye burun kıvırıyorsun"
diyenler için,
sevdiğim bazı filmler:
Badlands (1973)
The Passion of Joan of Arc (1928)
Camera Buff (1979)
Citizen Kane (1941)
Gizli Yüz (1991)
Europa (1991)
Persona (1966)
Solaris (1972)
Naked Lunch (1991)
DEKALOG
(Kieslowski)
Kader Meleği
Dekalog’da, karakterlere dair en kaygılı, en hassas anlarda, yönetmenin üstlendiği bir bakış türü de Artur Barcis’in oynadığı varlıktır. Dizinin hemen her bölümünde beliren bu kişiliğin; vicdan, yazgı ya da Azrail’i mi temsil ettiği konusunda+
Dışa bakan rüya görür, içe bakan uyanır.
- Jung
Gözlerinizi dışarılara çevirmişsiniz; tek çıkar yol, gözlerinizi kendi içinize çevirmenizdir.
- Rilke
"Oh, Jeanne, sana ulaşmak için öyle tuhaf yollardan geçmem gerekti ki."
🎬Pickpocket (Robert Bresson)
Bana öyle geliyor ki varlık probleminin sırrı, ikimizin arasında bir yerde.
- Halil Cibran, Kum ve Köpük
Ben şuna inanıyorum: Eğer bir çeşit tanrı varsa,bu bizim içimizde olamazdı, ne senin ne de benim,ama sadece şu aramızdaki küçük mesafede olurdu.
- Celine, Before Sunrise
*
Kaygı, filmde, varoluşu (insanın insan olma olanağı) açığa çıkaran bir turnusol kâğıdı gibi kullanılır. Karakterler darlık içinde ve bunaltılıdır; gelecek zamanın belirsizliği içinde, kurtulma beklentisiyle, sürekli, yeni varoluşsal seçimlerin arifesindedirler. Dolayısıyla,
Hayat
On yılda bir, sınav okurken, şöyle bir olay olur; dört sayfa vardır önümde, henüz ikinci sayfadayken 100 vermiş olurum, kalan sayfaları okurken her satır ayrı bir keyif verir. Artık nerede biterse bitsin, önemi yoktur. İster inanın, ister inanmayın, bana olan bu.
“Her yönetmen çektiği filmin sorumluluğunu almıyor.”*
“Öldürme Üzerine Kısa Bir Film” hakkındaki bir anekdot aklıma geliyor. Filmin idam sahnesini çekmeye hazırlandıkları sırada, tüm ekibin, sahnenin duygusal yükünü kaldıramayacak denli tedirgin ve kaygılı olduğu anlaşılır.
“Don Kişot ile Sancho aynı şeydir. Cervantes ruhumuzu daha iyi görelim diye ikiye ayırmıştır,” demiş
Kazancakis ama, İnce Kırmızı Hat filminde dendiği gibi, aynı zamanda, “Belki de tüm insanlar, herbirinin bir parçası olduğu tek bir b��yük ruha ve tüm yüzler aynı insana aittir.”
Müzik, olmuş bitmiş bir şeydir. Yeni müzik yoktur. Daima hatırlanır ve geçmişten gelir.
Dolayısıyla bu işin matematiği, estetiği, kuralı ve duygusu yaşanmışlıklardan gelir ve sabittir. Olmuştur. Kan ve kamildir.
- Erkan Oğur
Mirror (Ayna)
Andrey Tarkovski
Önüme düşen yeni (sinema öğrencisi) nesil film seyrederken sadece çekim hatası görüyor: "Hocam, burda devamlılık hatası var","Hocam, aynada kamera göründü." Hiçbir şeyi gerçekten sevmiyorlar. Ne dikenine katlanıyor ne kusur affediyorlar.
Dekalog II’nin ana karakterleri (Dorota, Hekim, Andrzej ve Kader Meleği), filmin geneline yayılan bir biçimde varoluşsal kaygı ile boğuşurlar.
Kaygı,Dekalog II’de,karakterlerin hem sınırlarını belirler hem de önlerindeki yollardan birini seçmeleri için onları ileriye doğru iter.
En az 10 kere izlediğim 15 film
1. Badlands
2. Barton Fink
3. The Matrix
4. Casablanca
5. Groundhog Day
6. La Jetee
7. Before Sunrise
8. Pulp Fiction
9. Life Lessons
10. Üç Renk: Mavi
11. Rashomon
12. Gilda
13. Aah, Belinda
14. Johnny Guitar
15. Dune
İnsanlar, bir kafanın içinde ne denli görkemli bir evrenin saklı olabileceğini kestiremiyorlar.
- E. Canetti
İçimiz
dışımızdan
büyük.
- K. H. Ökten
Beyin gökyüzünden daha geniştir
- E. Dickinson
Sığamadığımız şey dışarısı, içimiz daha geniş.
- R. Sarısakal
Kitabın adı:
çırpınarak:
"Bu bir film değil artık, öyle bakmayın. Bunlar görüntü değil, bunlar insan. Acıyı, çaresizliği ve yeniden hayata tutunmayı hissedin. Sadece rüyalarda görebilmeyi... Bazı yönetmenler "film" çekmiyor, "gösteri" yapmıyor, bir şey paylaşıyorlar. Onu bulun."
2018
Kieslowski filmlerindeki o çarpıcı yeşil nereden geliyor?
Hızlı cevap: Slawomir Idziak (Görüntü Yönetmeni)
Idziak'ın çalıştığı bazı filmlerinden kareler...
Kara Şahin Düştü (Scott)
Veronique'nın İkili Yaşamı (Kieslowski)
Gattaca (Niccol)
Krzysztof Kieslowski, sanatçının rolünün ne olup ne olmadığı hakkında konuşurken birçok şey söylüyor ama, ben şu kısmını alacağım:
"Sanatçının rolü insanlara yalnız olmadıklarını göstermektir."
Teşekkürler Kieslowski, bizi düşünen birilerinin olması güzel.
İyi bir film izlediğimde, iyi bir kitap okuduğumda, iyi bir şarkı dinlediğimde kendime saygım artıyor. Özellikle buna ihtiyaç duyulan zamanlarda, ilaç kadar önemli bu.
Krzysztof Kieslowski, sanatçının rolünün ne olup ne olmadığı hakkında konuşurken birçok şey söylüyor ama, ben sadece şu kısmını alacağım: "Sanatçının rolü insanlara yalnız olmadıklarını göstermektir."
Teşekkürler Kieslowski, sana rastlamamız iyi oldu.
Kieslowski’de varoluşsal kaygı, son derece sınırlı olanaklara rağmen, insanlar için hâlâ bir özgürlük olasılığıdır. Dekalog II’de, varoluşun önü açıktır. Kieslowski karakterlerinin kaygı ile ilişkilerini kavramak, eserin önemli bir kısmının anlaşılması sağlar. Çünkü Kieslowski
Kieslowski hakkında dersler verdim, konuşmalar yaptım, bıktıracak kadar tweet attım, şimdi sıra makalede. Kabul aldı:
Kieslowski’nin Dekalog II Filminin Varoluşsal Kaygı Çerçevesinde Felsefi Eleştirisi
"Aşk hiç biter mi? Hiçbi'şey olmamış gibi boşlukta kaybolup gider mi?"
İyi bir film her zaman seyircisinin zihninde sinemasal bir hareket başlatır. Kurak Günler de özellikle politik yozlaşma ve politik gerilim temaları açısından sinema tarihine dönüp gezinti yapma şevki uyandırıyor.
Benden daha nazik ve zeki olan biriyle sinema vesilesiyle bir sohbetim var. Bir mail atar bana ve ter dökmeye başlarım. Sonunda kimi çıkar/nazik yollar/cümleler bulup cevaplarım. Bazen o seviyeye yaklaştığım olur. Bu maillerdeki nezaketin bir tür şiddet içerdiğini düşünürüm.
4-Kimi iyi cevaplanmamış ya da yeterince işlenmemiş yanlarına rağmen,son derece girift,katman katman senaryosu bence filmin en kuvvetli yanı.İçerik ve biçim düzeyinde onca katmanı birbirine bağlıyor ama olay örgüsünü kördüğüm yapmadan belli bir denge içinde düzenlemeyi başarıyor.
sonuçların kendisinden önce gelir.Kieslowski’nin zihninde, tek tek karakterler değil ama kavramlar ve fikirler daha geniş yer kaplar. Bu sadece evrensel temalarla olan ilişkisinden dahi çıkartılabilir, belirli insanlar yerine insanlıkla ilgilenmektedir. İnsanları birbirine
karakterlerinin neyi seçeceğini önemserken, seçimlerin sonuçlarıyla, onların seçime doğru sürüklenişleri kadar ilgilenmez. Bu noktada, onun ilgilendiği daha çok kaygının gerçekliği ve gücüdür. Farklı seçim olasılıkları konusuna ayırdığı zaman da aynı şekilde,
Batıl inançlar, fallar, önseziler, sezgiler, rüyalar, bütün bunlar insanoğlunun içsel hayatını oluşturuyor. Filmi yapılabilecek en zor şeyler de bunlar... Başından beri oraya varmaya çalışıyorum.
- Krzysztof Kieslowski
Howard Hawks'a göre iyi filmin tanımı şöyle:
Üç güzel sahnesi olacak ve hiç kötü sahnesi olmayacak.
"A good movie is three good scenes and no bad scenes."
9-Bu tip; iç bağlar, metaforlar, semboller ve alt metinlerle dolu son derece yoğun bir senaryoyu çekmeye başlamak bile cesaret ister. Emin Alper, buna ek olarak, politik söylev bakımından ülkede oldukça riskli yerlere sokuyor elini. Bedelini maddi manevi ödemeye başladı.
İçsel hayat (...) beni ilgilendiren tek şey
- Kieslowski
Bu kez de Kieslowski ile birlikte anmış olayım:
Yalnızca içteki yakındır, başka her şey uzak.
- Rilke
çıkması gereken basamaklar var daha. Tepenin Ardı ve Kız Kardeşler yerine, Abluka ve Kurak Günler çizgisini takip etmesini diliyorum E. Alper’in. Yönetmenlik becerilerini geliştirmeye daha açık olan yol bu yol sanki.
bağlayan ortak duygulara yönelmiştir: Sevgi, kaygı, acı… Yine, Dekalog’da, Tanrısal bir boyut altında birleştirdiği, kaygının egemenliğindeki insanın, dünyada kendi kendisine şekil verebilmesinin olanaklarını araştırır.
Dekalog II’de varoluşsal kaygının zemininde gelişen,
Heidegger için felsefe, Varlık’ın bize bir soru yöneltmesiyle başlamakta, bu soru ise düşünceye dalmaya ve içebakışa yol açmaktadır. Malick’in filmlerinde kullandığı iç konuşmalar da, izleyici üzerinde bu tür bir etki yaratır. Malick filmlerinde, karakterlerin iç sesleri +
Krzysztof Kieslowski, Dekalog II filminde, varoluşsal kaygı, varoluşsal seçim ve titizlik (ihtimam) göstermek temalarını kullanarak, eylemlerin etik boyutlarına dikkat çekmiştir.
5-Çıkardığı gürültüyü büyük ölçüde hak ediyor. Bunun yanında, final sekansı karşılaştığım eleştirilerdeki övgüleri o denli karşılamıyor.Tam aksine oyunculukların (figüranlar dahil) ve kurgunun genel performansa göre bir miktar zayıf düştüğü bir periyod olduğu bile söylenebilir.
SİNEMA KENDİN BİLMEKTİR
1-Sinema neyi anlatır? “Okul çağında iki çocuk düşünelim: Biri bir çakı satın alsın, arkadaşı da aynı günde, bu çakıya tıpatıp benzeyen bir başka çakı satın alsın. Aradan bir hafta geçsin, iki öğrenci, çakılarını birbirlerine göstersinler;
6-Hikayenin eşcinsellik ile ilgili boyutu - bir istisna dışında - yapıştırma ya da şaka gibi durmuyor. Emin Alper, sadece karakterleri değil, zaman zaman onların arzularını da sahnelemeyi başarmış. İstisna şu: Murat (Ekin Koç) karakterinin giyimi, bakışları ne yazık ki
@gulesinserttek
"Kieslowski ... etik değerlerden yanadır; hedefi, insanın etik olanaklarını işaret etmek ve onları genişletmektir. Etik eylem, Dekalog II’de, varoluşsal kaygı ile olgunlaşan ve varlığa titizlik göstermek yönünde bir tavırla ulaşılabilen bir olanaktır."
Sinema yazılarıma ulaşabileceğiniz bir blog hazırladım. "Bu Filmi Gördüm Ben." Diğerlerinin yanı sıra taptaze, sıfır kilometre Kelebekler ve Onur Yağız yazıları da ilginizi bekliyor. Hayırlı olsun diyelim...
8-Kaygı, Bir Zamanlar Anadolu’da, 9, Nasipse Adayız, La Commare Secca, Training Day (suçun içine doğru çekilmeye çalışılan Jake’in Alonzo ile ilişkisiyle savcı Emre ve Şahin karakterleri arasında benzerlik) ve daha birçok filmi akla getiren bir film Emin Alper’in filmi.
Kieslowski, “Ne uğruna film yapıyorsunuz? sorusuna, “Kendim için.” diye cevap veriyor, bir röportajında.
Bundan söz ettiğimde, sosyal medyada şöyle bir karşılık aldım:
@mervetarhan
Russian Doll için dizi yerine film:
F. Capra-It’s a Wonderful Life
A. Hitchcock-Vertigo
K. Kieślowski-Blind Chance
F. F. Coppola-Peggy Sue Got Married
T. Tykwer-Run Lola Run
T. Scott-Deja Vu
D. Jones-Source Code
C. Smith-Triangle
D. Liman-Edge of Tomorrow
J. Heap-12.01 PM
yönetmenin eğilim gösterdiği felsefenin bir parçası olan, varoluşçu sorumluluk anlayışıyla örtüşür. Öyle ki, örneğin Dekalog II’de gözlemlenen kimseye zarar vermeme ve yaşamın kutsallığı değerleri, Kieslowski’nin de ifade ettiği üzere, Dekalog’un tüm filmlerine yayılmıştır.
Aslında sanat insanın zayıf yanını göstermesidir. Bu zayıflığı barındırmazsak daha çok siyasete, ideolojiye dönük bir işe dönüşür. Zayıf yanı göstermenin, sanatın ahlaki yanı olduğunu söyleyebilirim. Böyle düşünüyorum, bundan korkmamak lazım. Evlendikten sonra bu korkuyu yaşadım.
Sinema Tarihi'ni bırakın tümden kavramayı, bir filmi etraflıca anlamak bile son derece güç iş. Biraz araştırayım,okuyayım dedim bir film hakkında, belki bir şeyler yazarım diye, okyanusa yüzerek açılmak gibi.Karaya ne zaman ulaşacağını kestiremiyorsun, ulaşıp ulaşamayacağını da.
Başlıyoruz!
İlk Kaan Ökten çevirisini Kasım 2008'de almışım. Uzun yıllardır etrafında dolaşıyorum. Birçok kez bakıp çıktım içinden. Bu sürede Heidegger üzerine pek çok kitap ve makale okudum, okumaktayım. İmkan olursa, bitirmek üzere başlıyorum artık.
karakterlerin eylem, çatışma ve karar süreçlerine paralel şekilde doğan bir etik değer boyutu söz konusudur. Bu, yönetmenin ele aldığı sorunlar karşısında az veya çok bir taraf olmasıyla da ilişkilidir. Kieslowski insani değerlerden, etik değerlerden yanadır. Bu durum,
Tenet'den bir şey anlamadım, anlamak gerektiğine de ikna edemedi film beni. Zamana ne olmuş anlamış olayım, ne bulacağım ki filmde? Yine aynı aksiyon, dövüş, patlayan silahlar, kaçıp kovalama... Zaman ha ileri gitmiş, ha geri gitmiş, ne fark ediyor ki?