Onu neden seviyorsunuz bilmiyorum ama ben ona bakınca filmlerinde sermaye düşmanlığı pompalamış, Sosyalizm propagandası yapmış ve Türk Halkı'nın vizyonuna doğrudan negatif etkide bulunmuş bir adam görüyorum.
Zerre sevmiyorum.
İkinci Dünya Savaşı’nda şehit düşen Azerbaycanlı Üsteğmen Necef Narimanov. O, Komünist önder Nariman Narimanov’un oğludur. Stalingrad savunmasında 4 ay bulunmuş, daha sonra 1943 yılında Donetsk civarlarında şehit düşmüştür. Annesine yazdığı mektubu size paylaşıyorum:
Nazilere karşı SSCB’nin cephesinde kahramanca savaşan Azerbaycanlı iki veteran. Konuşan yoldaş 416. Taganrog Divizyonu’nda savaşmış. O divizyon sadece Azerbaycanlılardan oluşuyordu.
“Azerbaycanlılar Rus dilini bilmiyordu, onun için o divizyon kuruldu. Stalin, onları seviyordu.”
Hruşçov: "Ben kömür madencilerinin oğluyum, sen mandarinlerin soyundan geliyorsun. Hiçbir ortak noktamız yok."
Zhou: "Haklısın, sen işçilerin oğlusun, ben ise bir mandarinin oğluyum. Ama ortak bir noktamız var — ikimiz de sınıflarımıza ihanet ettik."
Ukraynalı faşist orospu çocukları Amerikalı komünist Russell Bentley’i öldürmüş, ben onunla bir keresinde konuşmuştum, şoktayım. Hay amına koyayım ya. Yıldızlar yoldaşın olsun yoldaş…
Ne solu? Direkt olarak karşı devrimci iktidar diyelim buna. 1970 Haziran büyük işçi direnişinin devrimci enerjisini pasifize edip, seçimlere endeksleyen “Kara Oğlan”dan bahsediyoruz.
Anti-leninist oldu güneşi söndüremedi, SSCB’deki terör eylemlerinin başını çekti güneşi söndüremedi, İkinci Dünya Savaşı’nda nazilerle (japonlar ve faşistlerle de) işbirliği yaptılar yine de güneşi söndüremedi.
“Solculuk ikidir: bir, akılcılıktır; iki, ortakçılıktır. Kemalizmde akılcılık vardı. Devlet işlerinde de, bağımsızlığında da. Biz, 1960’da bunları yazdık. Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, bunlar bizim çocuklarımızdı.”
Lenin: “Rusya'yı yabancılara teslim etmek yerine üç yıl aç kalmaya hazır olan bir kişinin vatanseverliği, gerçek vatanseverliktir ve o olmadan üç yıl dayanamazdık.”
Nariman Narimanov’un oğlu olmasına rağmen, ki babası Azerbaycan SSCB’yi yönetmiş birisi idi, buna rağmen hiçbir makam, ün, nam peşine düşmeden, düşman vatan topraklarına adım attığı anda cephe koşmuş ve orada şehit düşmüştür. Anısına saygıyla!
Kapitalizm ve onun yarattığı saçma sapan akımlar nasıl da toplumu bozuyor, 26 yaşına gelmiş bir insanın kalkıp video karşısında “kız bulamıyorum” diye ağlaması kadar aşağılık bir şey yok. Senin ataların savaşlar görüyor, açlıkla boğuşuyordu. Modernizmin erkeği bu kadar oluyor.
Revizyonist iktidarı bir kenara bırakalım, ama gerçekten SSCB’deki hayat şu ana baktığımızda, ya da o dönemin kapitalist ülkelerine kıyasla kat kat kaliteliydiler. Sosyalist ahlakıyla, modernizmiyle, kültürüyle, bambaşka bir nostaljik duygular uyandırıyor insana.
“Castro, Stalinizmi benimsiyor.”
Che, gizlilik nedenlerinden dolayı Küba’yı terkettiğinde dünya kamuoyu Che’den haber alamamıştı. Bundan istifade Troçkistler, gazetelerinde Fidel’i suçlayarak Che’yi öldürtdüğünü veya hapsettirdiğini iddia ettiler. Troçkizm, karşı devrimciliktir.
Aslında bir makale gibi yazmak mümkün de ama ben yine de kısaca burada fikir belirteyim. Çokca etraftan, medyadan duyuyoruz; işte aşırı sağ yükselişte, aşırı sağ böyle geliyor, şöyle güçleniyor. Peki solun durumu neden bu kadar berbat bir şekilde? Bunun üzerine düşünüyor muyuz?
Yeniden yükselişe geçmek, en basit anlamıyla “rönesansı”mızı başlatmak için kendi içimizdeki dejenere kesimleri atmalı, eteğimizdeki taşları dökmeliyiz. Yoldaşlar, bir ayak eğer kangren olmuşsa diğer organları kurtarmak için o ayağı kesip atarlar!
uremicez
bol bol kedi ve kopek annesi/babası olucaz
LGBTQIA+ haklarini savunucaz
feminizmi savunucaz
sag fikirleri lanetliycez
multeci haklarini savunucaz
sokak hayvanlari ve hayvan haklarini savunucaz
vegan olucaz
"Sevgili anne! Özlediğini yazıyorsun. Peki ne yapabiliriz? Sonuçta ben cephedeyim. Yazmışsın ki, hastasın. Neden? Beni merak etme, sağlığını düşün. Geçenlerde bana bilgi gönderdiler. "Cesaret" madalyası ve hatta "Stalingrad'ın savunması” madalyası ile ödüllendirileceğim.”
Sosyalist Anavatan savunmasında kahramanlığı, atılganlığı ve başarılarıyla tanınan, Stalingrad’dan Letonya’ya kadar savaşmış olan, iki kere Sovyet Kahramanlık Madalyası verilen, Azerbaycanlı Tümgeneral Hazi Aslanov.
“Orada 4 ay kaldım, bana bir paket göndermiştin, onu kışın, Almanların bizi Volga'ya kadar kovaladığı sırada almıştım. Ancak daha sonra bildiğin gibi sarsılmadık ve Stalingrad büyük bir Alman ordusunun mezarı oldu. Şimdi iki madalya bekliyorum..."
Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan, Mahir Çayan (ve yoldaşları), arkadaşlar onlar marksist-leninisttiler, alıntılarla oturtmaya çalıştığınız sol kemalist değildiler. Bu tartışmaları bırakın, kimi neye ısbatlamaya çalışıyorsunuz?
Azerbaycan Büyükelçisinin çalışmasına büyük değer veren Aralov şunları yazmaktadır: "Eski Bolşevik yoldaş Abilov Türk dilini çok iyi bilirdi. İlerici Türk kamuoyu ve Mustafa Kemal Paşa ona büyük saygı gösterirlerdi.”
“Sovyetler’le olan dostluğumuzun temel teşkil etmesidir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Sovyetler’le dostluğu, en çetin zamanlarda başlamış, en çetin imtahanları geçirmiş, bugün için iki milletin kalbine yerleşmiş esaslı bir politikadır.”
- İsmet İnönü
Çavuşesku’nun gösterilerek kurşuna dizilmesi ne iğrenç, ne alçakca bir hareket diye düşünüyorum. Buna alkış tutan kim vardıysa hepsi “Yeni Dünya Düzeni”ne eklemlenmeye çalışanlardır. Kolayca emperyalizm karşısında teslimiyeti kabul edenlerdir.
“Hayatın cilvesine bakın ki, onun (Atatürk) açtığı yolda Milli Kurtuluş Bayrağını 1971 Türkiye’sinde dalgalandıran bizler, O’nun adına, O’nunla uzaktan yakından ilişkisi olmayanlar tarafından O’na ihanetle suçlanıyoruz.”
Mahir Çayan’ın mahkeme savunmasından bir alıntı.
“Mussolini'yi kaybetmemiz ne büyük bir israf. O, partimizi İtalya'da iktidara getirecek birinci sınıf bir adamdı.”
[Lenin, Mussolini'nin 1922'de Roma'ya Yürüyüşü'nden sonra Moskova'daki İtalyan sosyalistler heyetine hitap ederken]
Sosyalistlerin uyuşturucuya karşı bir şey yapabilmesinin tek yolu iktidar olmaları, iktidar olmaları için de örgütlenebilmeli, örgütlenmesi için de kendisine ciddi ayarlar vermesi gerekiyor.
“Siyonizme karşı mücadelenin antisemitizmle hiçbir ortak noktası yoktur. Siyonizm, hem Yahudi olanların hem de olmayanların, dünyanın dört bir yanındaki işçilerin düşmanıdır.”
- Joseph Stalin
Türkiye'deki ulusal kurtuluş hareketinin önderi, yetenekli asker Mustafa Kemal Paşa, 1922 yılında Aralov'la yaptığı bir görüşme sırasında Büyük Ekim Devrimi'nin ve Lenin'in düşüncelerinin doğu halkları ve özellikle Türk halkı açısından taşıdığı önemi şöyle değerlendirmişti:
Velhasıl Kürt işçi-köylüleri Türk burjuvazisinin sömürgesinden kurtulup Amerikan emperyalizminin tam sömürgesi mi olmalı mı? Bunu mu savunuyorsunuz? Ya da Kürt’ün burjuvazisi mi hakim olmalı? Yani nedir sizin Türk alerjiniz? Biz de biliyoruz sömürü var.
Liberalizm mental hastalığın manifestosudur, vatansızlığın ve dejenereliğin dışavurumudur. Mustafa Kemal anti-emperyalist mücadeleyi Anadolu’nun yoksul halkıyla yürütmüştür. Zelenski bir Batı kuklası, piyon ve vatan haininden başka bir şey değildir.
Türk eleman komünistmiş. Merak ettim, hangi partiden ve ya örgütten gittiğini. Ya da bireysel mi hareket etmiş? Ama adam helal olsun, cesaretli adım atmış.
Rus ordusunda "gönüllü" savaşan Türk ve Azerbaycanlı. Onlar gönüllü savaşıyor elbette. Anlaşmayı imzaladıkları zaman verilen 20000$`ın ve aylık verilen 1500$ maaşın alakası yok. Aynı n*zi ordusundakiler gibi "gönüllüler".
Fakat doğru tarafta savaşmaları iyi olmuş.
“Bazı insanlar Marksizm ve anarşizmin aynı ilkelere dayandığına ve aralarındaki anlaşmazlıkların sadece taktiklerle ilgili olduğuna inanıyorlar. Bu büyük bir hatadır. Biz Anarşistlerin Marksizmin gerçek düşmanları olduğuna inanıyoruz.”
Stalin
Başka ülkenin ülke bütünlüğüne saygı göstermeyip, oradaki bölücü azınlık gruplara destek veren tayfa, kürt lafını duyduğunda aslan kesiliyor, bu amerikancı tayfa hep aynıdır
Yoldaşlar stalinizm bir ideoloji değildir, Batı’nın o zaman marksizm-leninizmi karalamak adına taktığı bir lakapdır, ama biz Stalin’i çok sevdiğimiz için stalinistiz diyoruz ve bununla gurur duyuyoruz.
Marx, bir kişinin genel kültürünün ölçüsünün bir erkeğin bir kadına karşı tutumuna bağlı olduğunu yazıyordu. Yaşanan son olaylar (ki son değildi) bize toplumun temelden nasıl çürüdüğünü, bu çürümenin toplumun fertlerine nasıl yansıdığını bu olaylar aracılığıyla görüyoruz.