![Mesut Özbilir Profile](https://pbs.twimg.com/profile_images/1677356062750416896/yTuxGAcd_x96.jpg)
Mesut Özbilir
@mesutozbilir
Followers
15K
Following
13K
Statuses
10K
İslâmî İlimler | İmam - Hatip | SCÜ İlahiyat | Ar: @alkamakhy | https://t.co/0CfkRtgncd
Joined January 2014
RT @mesutozbilir: “Evlilikte sadakat” Batı kültüründen neşet eden bir söylemdir. Bekârları hatta erkekleri kapsamayan bir ahlak! anlayışına…
0
21
0
RT @Ahdarulayn: Rabbena âtina duası hem dünya hem âhiret saâdetini içeren bir dua. Çok sık okumak lazım.
0
2
0
İslâm bekâr erkeklerden de iffetli olmasını ister: Günlerden bir gün Resûl-i Ekrem'in (s.a.s.) huzuruna genç bir sahabî gelmişti. Sıkıntılı bir hâli vardı. Sonunda, "Ey Allah'ın Elçisi, zina etmeme müsaade et." diye dertlendi. Orada bulunanlar, gencin bu isteği karşısında öfkelendiler. Bazıları onu azarlarken, bazıları da müdahale etmek için üzerine yürüdüler. Allah Resûlü (s.a.s.) onların aksine, engin sabrı ve şefkatiyle önce susup genci dinledi ve "Sen," dedi, "annenle zina edilmesini ister misin?" Genç, "Anam babam sana feda olsun, ey Allah'ın Elçisi! Elbette istemem." diye karşılık verdi. Hz. Peygamber (s.a.s.), sırasıyla kızını, halasını, teyzesini ve kız kardeşini de hatırlatarak, hiç kimsenin kendisi ve yakınlarıyla zina edilmesine rıza göstermeyeceğini bu gence anlattı. Sonra elini ona dokunarak, "Allah'ım, bu gencin günahlarını bağışla, kalbini temizle ve iffetini koru!" diye dua etti. Bu genç sahâbî, bu duadan sonra ne böyle bir istekte bulundu ne de böyle bir işe yöneldi. (İbn Hanbel, V, 256-257)
0
3
50
Rasûlullah (s.a.s.) son derece zayıflamış bir hastayı ziyaret etti ve: “Allah'a bir şey için dua ediyor musun veya O'ndan bir şey istiyor musun?” diye sordu. Hasta: “Evet; ‘Allahım! Bana ahirette vereceğin cezayı bu dünyada hemen peşin olarak ver!’ diye dua ediyorum” cevabını verdi. Allah Rasûlü (s.a.s.) şöyle buyurdu: “Sübhanallah! Senin buna gücün yetmez. ‘Rabbimiz bize dünyada da iyilik ver, âhirette de iyilik ver ve bizi cehennem azabından koru!’ (Bakara, 201) diye dua etsen olmaz mı?” Bunun üzerine adam bu duayı (Rabbenâ âtinâ) yaptı ve şifa buldu. 📚Müslim, Zikir 23; Tirmizi, De'avat 71/348.
1
18
235
Şuanda bunun zemini yok, boşadım desende resmen boşanamıyorsun. Şer'i hukukta ise boşarsın ama boşamakla birlikte mehirin tamamını ödemen gerekir. Şuan mehir iş olsun diye konuşuluyor ama İslâm hukuku câri olsa kadınlar adam akıllı bir mehr-i müeccel de talep ederler. İkinci bir şey de erkeklerin de bir hayatı var kadınların zannettiği gibi basit değil. Bekara karı boşamak kolay diye boşa dememişler. Bu meseleler hep anormal durumlar üzerinden anlaşılmaya çalışıldığı için pek anlaşılamıyor.
0
0
2
🔟 HİÇ EVLENMEMİŞ BEKÂR BİR KİMSENİN EVLENMİŞ BOŞANMIŞ BİRİYLE EVLENMESİ
Hiç evlenmemiş bekâr bir kimsenin evlenip boşanmış biriyle evlenmesi çok defa soruldu. Kısa süreli evliliklerin gün be gün arttığı günümüzde öyle görünüyor ki çok daha fazla karşılaşacağımız bir mesele olacak. Dolayısıyla uzun süredir gelen sorulara toplu olarak cevap vermiş olayım. Bu noktada öne çıkan çekincelerden biri Peygamberimizin bâkire kadınlarla evlenmeyi teşvik ettiği hadislerdir. Onlardan birini Câbir b. Abdillah (r.a.) şöyle anlatıyor: Bir keresinde Rasûlullah (s.a.s.): “Ey Câbir evlendin mi?” diye sordu ben de: “Evet.” dedim. “Bâkire mi yoksa dul biriyle mi evlendin?” deyince: “Dul biriyle evlendim.” dedim. Bunun üzerine: “Niye beraber mulâabede bulunacağın (gülüşüp oynaşacağın) bâkire biriyle evlenmedin?” buyurdular. (Genellikle hadisin buraya kadar olan varyantı zikredilir, oysaki konu bağlamında devamı da oldukça önemlidir) Bu defa dedim ki: “Ya Rasûlallah! (Babam) Abdullah vefat ettiğinde geride (bakmakla sorumlu olduğum) dokuz kız bıraktı. Onların akranı birisini aralarına getirmeyi uygun görmedim. Aksine onlara bakacak/ saçlarını tarayacak ve onlara öğüt verecek birisiyle evlendim.” dedim. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.s.): “İsabet ettin / Doğru yaptın” buyurdular. Bazı rivayetlerde de: “Allah sana mübarek kılsın.” veya “Hayırlı olsun” ifadesi de vardır. (Ahmed, el-Müsned, XXII/208, [r: 14306]) Evet, Efendimiz (s.a.s.) genel olarak bakire kızlarla evlenmeyi teşvik etmiştir; ancak bu tavsiye niteliğinde bir yönlendirmedir. Nitekim kendisinin de Hz. Aişe (r.a.) dışındaki bütün hanımları duldur; ilk hanımı Hz. Hatice dâhil. Dolayısıyla bazı insanların özel bir duruma binaen veya belli bir maslahat icabı evlenmiş boşanmış biriyle evlenmesinde bir beis yoktur. Belki bazen bâkir/bâkire biriyle evlenmesinden daha isabetli de olabilir. Bu da takdir edersiniz ki kişiden kişiye değişir. Burada bir parantez açarak mevcut durumu irdelemek istiyorum. Zira çiftlerin evlendikten birkaç sene sonra hatta birkaç ay içerisinde boşanmaya başlaması normal kabul edilebilecek bir durum değildir. Burada bir takım anormallikleri aramamız gerekmektedir. Benim gözlemlediğim kadarıyla yaygın olan durum şu birkaç maddede incelenebilir: I. Bazı ailelerin evlenince adam olur düşüncesiyle serseri oğullarını evlendirmeleri ve fakat oğlanın evliliği taşımaktan çok uzak olması. II. Evliliği aşırı romantize eden hayalperest kızların umdukları pembe hayatı bulamayıp hayatın gerçekleriyle karşılaşınca babalarının konforlu evine dümen kırmaları. III. Evliliği aile evinden kaçmak için bir vasıta olarak gören kişilerin müsait bir yerde inmeleri. IV. “Evlenince düzelir” düşüncesiyle kaşına gözüne aldanıp problemli biriyle göz göre göre evlenenler. (Burada “yaşım geçiyor/evde kalırım” endişesi veya ailelerin “bir defa söz verdik dönmek olmaz” gibi takıntıları etkili olmaktadır.) V. Modern dünyanın kadınlara sunduğu yeni imkânlara talip olup evlilik yükünden ve koca bağından kurtulmak isteyen muhteris kadınlar. Birkaç şey daha söylenebilirse de genel olarak yaygın durum bu şekildedir. Bu tablo haliyle “geride bir mağdur bırakmaktadır.” O mağdur kimdir? Kuvvetle muhtemel talihsiz bir evlilik tecrübesi yaşadığı halde tekrar evlenmek isteyen taraf mağdur olan taraftır. Zira bu tabloda mağdur eden profillerin tekrar evlenmek istemelerini beklemeyiz. Dolayısıyla bunların arasını ayırmak ve başlarından böyle talihsiz bir evlilik geçmiş insanları tek çatı altında toplayıp etiketlememek ve daha hassas bir değerlendirmeye tabi tutmak gerekir. Tabi ki bekârlar bekârlarla, boşanmışlar boşanmışlarla, dullar dullarla evlenmelidir. Böylesi birçok açıdan münasip olandır. Ama bazen insanlar öyle bir “denk geliş”le karşı karşıya kalabiliyorlar ki her şeyiyle mükemmel bir eş adayı, sipariş verseniz böylesini bulamazsınız denecek cinsten; ancak başından talihsiz bir evlilik geçmiş. İki insan, aynı şehirdeler, aynı anlam-değer dünyasına sahipler, birbirlerini uzun süredir tanıyorlar, birbirlerine karşı en ufak bir soru işaretine dahi sahip değiller, tam bir mutmainlikle evlenmek istiyorlar ama toplum/aileler bunu aşırı yadırgıyor ve sırf bu yüzden evlenmekten çekinen insanlar olabiliyor. Oysaki inancımıza göre bunu bir kusur olarak görmek doğru değildir. Nikâhla giderilmiş bekâret kusur veya ayıp değildir; zira ortada gayri meşru bir vaziyet yoktur. Bugün maalesef öyle bâkir/bâkire insanlar vardır ki el değmemiş bir kulağının arkası kalmıştır. Onun için boşanmış olmak kaliteli bir insana halel getirecek bir unsur olarak görülemez. İkinci olarak; ilk evlilikten çocuk olup olmamasının da taraflarca değerlendirilmesi gerekmektedir. Açıkçası bunu gözlemleyeceğim çok fazla örnek bilmiyorum, artıları eksileri illa ki vardır. Ancak şu kadarını söyleyeyim ki insan kendi çocuklarıyla bile sorun yaşayabiliyor, dolayısıyla böyle bir yola girenlerin bunu göz önünde bulundurması ve ilerleyen zamanlarda –özellikle kendi çocuğu olunca- eski eşten olan çocukları dışlamaması, sorun olarak görmeyip kendi çocuğu gibi sahiplenmesi, anne/baba şefkatinden mahrum etmemesi gerekir. Zira onlar da bir nevi öksüz/yetim sayılırlar ve dinimizin bu husustaki hassasiyeti açıktır. Son olarak böyle bir evlilik yapmaya niyetlenen bazı kardeşlerin şöyle bir tevehhümle karşı karşıya bırakıldıklarını çok defa işittim; evlenip boşanmış kişi cinsellik anlamında tecrübelidir, sen pasif kalırsın vs. Açık konuşmak gerekirse bu gibi fikirler malum videoların iğdiş ettiği zihinlerin kurgularıdır. (Konuyla ilgili şu yazımıza bakılabilir: Cinsellik hayvani bir içgüdüdür, hayvanların dahi tabii olarak yaratılıştan edindiği basit bir eylemdir. Bu anlamda bir tecrübeden söz edeceksek bu da ancak eşler arasında birbirine özel oluşur; birbirini tanıma, anlama, keşfetme vs. Her insan, başka bir âlemdir… Hâsılı başta da ifade ettiğim gibi kısa süreli boşanmalar artıyor ve geride yaralı insanlar bırakıyor. Haliyle bu durum sık sık karşımıza çıkabilmektedir. Biz mutlak anlamda bekâr bir insanın evlenip boşanmış biriyle evlenmesini teşvik etmeyiz; ancak geride tafsilatı geçtiği üzere bir belaya çatmış, başından talihsiz bir evlilik geçmiş öyle kaliteli insanlar vardır ki bekârlar arasında belki öylesini bulamazsınız. Onun için bu kıtlık ve kuraklık mevsiminde adam harcarken çok cömert davranma-mak gerektiğini vurgulamak istedim. Selâm, hidâyete tâbi olanlara…
0
0
2
Sabah önüme düşen haberlere göz gezdirdiğimde iki başlık dikkatimi çekti. Birincisi; doğum oranlarının 1,5'e gerilediği, ikincisi ise zorunlu eğitimin tartışmaya açılması. Bu iki haber arasında sebep sonuç ilişkisi olduğunu düşünüyorum. Dikkatle tetkik edildiğinde görülecektir ki son zamanlarda baş gösteren bütün arızaların temel müsebbibi zorunlu eğitimdir. Bir kısmıyla bu şekilde yüzleşmeye başladık ama asıl ağır faturalar henüz kendisini göstermiş değildir. Nüfusun kendisini yenileyebilmesi için 2,09 olması gerekiyormuş, 1,9 durağan ama bizde 1.5 seviyelerine düşmüş; yani tükeniş sürecine girilmiş. Neden? Herkes bir tarafından tutuyor ama bunun baş aktörü hiç şüphesiz zorunlu eğitimdir. Gençlerin evliliğe ve anne baba olmaya en fazla arzu duydukları 18-25 yaş aralığı arasında okulda olmalarıdır. (Tafsilat için bkz: ) Bunun askerliği, atanması, iş bulması vs. yaş oldu 30+, ki pek çoğunun da atandığını veya iş bulduğunu söylememiz de mümkün değildir. Ve bunun bir tezahürü olarak sayıları 3-5 milyonu bulan “ev genci” sınıfı ortaya çıktı. Enerjisi, heyecanı, arzuları tükenmiş, umutsuzluğa sürüklenmiş yaşı genç ruhu ihtiyar insanlar. Bunların istikbalde hangi psikolojik sorunlarla karşı karşıya geleceği ve topluma ne tür yansımaları olacağını kestirebilmek de güç değildir. Üstelik mevcut şartlarda sayılarının daha da artacağı izahtan varestedir. 25 yaşından sonra aile evinde yaşamaya devam eden gençlerin isyanlarını her geçen gün daha da fazla duyuyoruz. Bunun yanı sıra zorunlu eğitimin, eğitim seviyesini ne derece düşürdüğü, okulun önünden bile geçmesine razı olunmayacak tiplerin gelecek vadeden gençlerle aynı sınıflarda bulunmasının sebep olduğu sorunlar öğretmenlerimizin malumudur. Elma kasasının içindeki bir çürük elma nasıl bütün kasayı kısa sürede çürütürse, bu tip öğrenciler de sınıfı ifsat etmektedirler. Disiplini sömürür, emeği zayi ederler. Bir müddet sonra sınıf tamamen öğretmenlere hatta anne-babalarına karşı bile cüretkâr olmaya başlarlar. Ve orada eğitim olmaz. Zorunlu eğitimi geçtik, bazılarının eğitimden men edilmeleri gerekir. Çocuk öğretmenin yanında sinkaflı küfürler ediyor ve öğretmenin hiçbir yaptırım gücü yok. Neyse, çok fazla analiz yapmaya gerek görmüyorum. Bu doğum rakamları pansuman tedbirlerle asla düzelmeyecektir. Mutlaka köklü değişiklikler yapılması gerekir ki acizane gözlemlerimi burada hulasa etmek istiyorum: -Zorunlu eğitim kaldırılıp, sınıfta kalma uygulamasına geçilmeli, öğretmenlere eski disiplini sağlayacak imkanlar sağlanmalıdır. -Sanayi, ticaret, zanaat, "bireysel" tarım ve hayvancılık teşvik edilmeli, köy ve kasaba hayatı özendirilmeli, cazip hale getirilmelidir. (Popüler oyunculardan oluşan bir kaç diziye bakar.) Köy ve kasabalara dönüş teşvik edilmeli, faraza 10 büyükbaş veya 100 küçükbaş hayvanı olan 35 yaş altı evli çiftlerin her birine sigorta+asgari ücret verilmelidir. Mahsul ve ürünlerin satış ve kargosu disipline edilip kolaylaştırılmalıdır. İnternet çağında güzel bir çalışmayla çok güzel köyler inşa edilebilir. Bugün bunun zemini vardır. -Askerlik yeniden 12 ay olmalı ve bedelli sadece not ortalaması 90+ olanlara tahsis edilmelidir. (bir önceki maddede zikrettiğim köy hayatına dönenler askerlikten de muaf tutulmalıdır). Askerliğe savaş açan en mühim unsurlardan birinin feminist dernekler olduğunun altını çizeyim. Toplumun eril kodlarını desteklediği için rahatsızlardı askerlikten. Gençlerimizi yeniden milli ve manevi değerlerle teçhiz edecek, olgunlaştırıp hayata hazırlayacak yeni bir askerlik modeli hayata geçirilmelidir. Askerlik sadece askerlik olarak görülmemeli. Harp sanatı yanında, arama kurtarma, yangın, ilk yardım vb. afetlere müdahale edecek araç gereç, makine kullanımı da yoğun ve sistematik bir biçimde belli birliklerdeki askerlere öğretilmelidir. Askerlik sonrası ilgili birlikten terhis olan asker yaşadığı şehrin kardeş şehrinde sefer-görev emri gibi afet mücadele ekibinde yer almalı. Misal, X şehrinde deprem oldu, X şehrinin kardeş şehri Y'den aktive edebileceğimiz falanca birlikten terhis olmuş potansiyel 500 tane ekskavatör operatörümüz olduğunu bileceğiz. (Afette makinaların gece gündüz çalışması gerekir) Çadır kuracak, iş makinası kullanacak, yemek yapacak, ilk yardım yapacak vs. her birinin görevi terhis olurken tayin edilmelidir. -Kocanın, evin dış işlerini ve geçimini, kadının ev işleri ve çocukların bakım ve terbiyesini üstlendiği geleneksel aile modelimiz hırpalanmaktan vaz geçilmeli. Kadınlar çeşitli mobbinglere maruz bırakılarak iş hayatına zorlanMAmalıdır! -Uzaktan eğitim ve halk eğitim disipline edilerek aktive edilmeli; sanayide, atölyede, çarşı-pazarda ve en önemlisi köylerde hayatını kuran gençlere kış gecelerinde kendi alanlarında daha donanımlı hale gelecek eğitim imkanları sunulmalıdır. Kadınlara köy ürünlerini işleme, paketleme, kargolama vb. alanlarda belli standartlar oluşacak eğitimler verilmeli, kolaylıklar gösterilmelidir. (60-70 kuşağı hayatta iken onların birikimi mutlaka yeni nesillere aktarılmalıdır!!!) Evet, daha pek çok çok şey söylenebilir; ancak bu mecrada bu kadarla iktifa ediyorum. Zira bunları acil ve öncelikli olarak atılması gereken adımlar olarak görüyorum. Bu olmadıktan sonra sağlıklı bir toplum inşa etmek mümkün olmaz. Köylüsü olmayanın, şehirlisi olmaz. Şehir hayatını anlamlı kılan köy hayatıdır. Aksi halde şehirler koca bir "tüketim köyü" haline gelir. Tüketim köyünde çocuk "ihtiyaçlarından korkulan" konumundadır. Zikrettiğim şartlar oluştuğunda ise bir müddet sonra çocuk "kendisine ihtiyaç duyulan" olacaktır. Ve's-selâm...
17
39
195
@ciceklenmis Evlilik korkusu yaşayanlar evlenmek istemeyecektir ki şu halde yazının konusu dışındadırlar. Ben boşanıp da tekrar evlenmek isteyenler üzerinden ve beş madde özelinde bir değerlendirme yaptım.
1
0
4
@ciceklenmis Saydığım beş madde özelinde kuvvetle muhtemel öyledir dedim. Genelleme yapmıyorum.
1
0
6