Temmuz, 2002
Bu eve yeni taşınmışız
Babam bana ev içinde ev yapmış
Gelinliğimle abimin sünnetinde boy gösteriyorum
Evime babannemi ve Gülsüme yengemi misafir etmişim
Ben bu mutluluğı unutamıyorum işte
geçen haftalarda Fatma Bayram'ın tefsir dersinde tam olarak bundan bahsedildi. Nur Suresinde "evlendirin" diyor. Yani bekarları evlendirme görevi toplumun üzerine düşüyor.
"Yok mu birileri?" demeyeceksiniz yani, "şöyle biri var, düşünür müsün?" diyeceksiniz :)
“İnan bir anda oluyor kuzum ya” olmuyor arkadaşlar :)
Bu görüntünün arka planında rıza-i ilahiye ulaşmak için iki kişinin bir araya gelmesine vesile olan insanlar var çünkü.Allah böyle insanların sayısını arttırsın. Böyle birlikteliklere vesile olanlara teşekkürü borç bilirim 😊
@znpiu
@ArarSeymen
Sizi çok iyi anlıyorum. 7-8 sene iyi bir arapça eğitimi aldım. Sonrasında sosyal bilimlern çeşitli alanlarıyla ilgilendim ve hep şey dedim “Arapça bir derya var ama kimse yüzüne bakmıyor, bu çok garip bir körlük”
“Fitruka” deniyor buna. Karga sonra yerim diye kestaneyi gömermiş, gömdüğü yerden de böyle filiz çıkarmış. Çıkam filize de “fitruka” denirmiş. Tazecik bir filiz.
Babam ananeme ne zaman “nasılsın?” diye sorsa “fitruka gibiyim” der. Ananem de 100 yaşında bu arada :) ironi yapıyo.
Elbisenin güzelliği. İşlemelere bak. 😊 Sene olmuş 2019, üretim kolaylaşmış, artmış ama biz ne yapıyoruz? kot pantulla tişört giyiyoruz. Valla kanıma dokunuyor.
Kütüphanedeki müslüman kızlara, burada nerede namaz kılabilirim diye sordum. "bu nasıl soru" dercesine baktılar. "istediğin yerde kılabilirsin, seccaden yoksa verelim" dediler. Onlar genelde şu köşede kılıyorlarmış.
Tüm gün kaynanamın geçen bayram bana aldığı bayramlık tuniği giydim. İçinde hiç rahat etmedim ama kadın beni zaten kaç gün görüyor, gönlü olsun dedim. Sanırım onun aldığı tunik olduğunu fark etmedi. öfff. inşallah sevap almışımdır.
Ben mobilyacıları dolaşıyorum, kitaplık için. Bi model gösterdiler “ya bunun az rafı var, kitapları üst üste koymam gerekir, düşer, kullanışlı değil” falan diyordum. HE SİZ İÇİNE KİTAP KOYACAKSINIZ, öylesi yok. Demişti
Ay dün teravih çıkışı çay içerken karşılıklı takılarımızı beğendiğimiz bir teyze vardı. Bana böyle uzaktan “çok güzel” diyip kolyemi göstermişti. Kolyem de bu.
Bugün caminin avlusunda çay içiyorduk. Çaycı abi tipik laz, babama nerelisin diye sordu. Babam da hamsi falan diyor geçiştiriyor. Neyse köyün adı, soyadımız derken ben içimden diyorum ki “bizim soyadı kim ne bilsin”
O bakışlar bana nerede doğduğumu büyüdüğümü hatırlattı. Öyle bir kompleksle büyümüşüz ki, kütüphanede seccademizi serip namaz kılabilmemiz bize olay gibi geliyor.
İftara farklı yerlerden arkadaşları davet ediyorum. Ortak özellikleri namazında niyazında güzel ve bekar olmaları. Konu dönüp donaşıp aynı yere geliyor, dualar ve kapanış.
Bir süredir Efendimizin hayatını okuyoruz arkadaşlarla. Eviriyoruz, çeviriyoruz kendi hayatımıza uygulamakta zorlanıyoruz. Erkekler evde yok ki çocukla ilgilensin? Kendi işini yapsın? İşin içinden çıkamıyoruz.
Kesinlikle böyle. Erkeklerin aileye dair sorumluluklarını yerine getirmesi de imkânsızlaşıyor mevcut düzende ve nedense bu pek gündem olmuyor. Anca "Çocuklarınız eşcinsel olacak bu gidişle" filan derseniz ciddiye alınıyor. Erkek,maddi sorumluluğunu yerine getirdiğinde diğerlerini
Bi gün işim var Ankara’ya gidiyorum trenle, enişteniz de beni karşılamaya gelmiş. o Ankara soğuğuyla yüzleşiyorum bi yandan, bi yandan bakınıyorum derken gördüm: Turkuaz montu, siyah örgü beresi, kahverengi desenli atkısı. Dedim ki ALLAHIM NASIL BU KADAR KÖTÜ GİYİNEBİLİR?
Ağzım açık kaldı. Dondum kaldım. Ettiği lafa bak.
Ve o an dedim ki: Merve, sen hep güzel işler yapmaya bak çiçeğim, millet hep konuşacak. Onların demesiyle hareketlerini kısıtlama sakın.
Halkımızın önemli bir kısmı home-office değil cafe-office çalışıyor. Bazı cafelerde farklı iş kolları birbiriyle iş bile bağlayabilir. "Tedarik zincirinde cafelerin önemi" konulu multidisipliner tez konusu bile düşündüm.
Ben ev oturması özledim arkadaşlar. Korkmadan oturmalı ev oturması.
Böyle dizlerine vura vura gülmeli, yayılmalı, ooo saat kaç olmuş yarın sabah iş var diyip iki saat daha oturmalı.
Ya da 3lü koltuğa 5 kişi sıkışmalı, kucağa peçete serip elde tabak tutmalı ev oturması.
herkes karantinada kilo aldığını iddia ediyordu. okula bi gittim, millet eskisinden de fit! doğum kilosunu fazlasıyla vermiş gelmiş hepsi. HEPSİ EVDE SPOR YAPMIŞ HEPSİ.
evde 10.000 adım atan var. vicdansızlar, niye haber vermiyonuz! ben hep ekmek yapıyosunuz sanıyorum :(
Bana zekat hep az gelirdi, yani bu para kimin yarasını saracak ki derdim. Benim az param olduğu içinmiş :) ben de herkesi sarsa sarsa ZEKATINIZI VERSENİZE deme isteği oluştu.
Deprem bende iki zıt his oluşturdu. Bir taraftan yaşanan mağduriyetleri hafifletme gücüne sahip olmak için zengin olma isteği, diğer taraftan hepsinin yok olması için sadece birkaç saniyenin yeterli olması nedeniyle dünya malına karşı hevessizlik.
Kitaplık sorduğum mobilyacıda bana bi ürün göstermişlerdi. “Bu kullanışlı değil, kitaplar arkaya düşer ayrıca üst üste dizmem gerekir” dediğimde bana şey demişlerdi “he siz içine kitap mı koyacaksınız? O zaman bu olmaz.”
Mekke'den Medine'ye hicret edildiğinde havasına, suyuna alışamamışlar bir türlü. Çok zorlanmış. Peygamber Efendimiz de dua etmiş. O kadar iyi anlıyorum ki o duanın önemini şuan.
@selmiyim
@sydaasln
@ardarda7
Ben de onu diyecektim, BİM’e geliyor öyle arada aktüel ürünler. Hatta ben çok seviniyorum 😍Teyzeniz bence bilinçli yazmış.
Bi kere biz kasada bi problemi çözmeye çalışırken kadın direk İngilizce'den Türkçe'ye geçti. Ama biz Türkçe konuştuğunu anlamadık ve şey dedik "ulan ne kadar net konuşuyor, her şeyi anlıyorum"
Primarkta yandaki kız kasadaki kıza ingilizce bişi sordu kız anlamadı, yandaki adam dahil oldu. Sonra yandaki kız Türk çıktı, karşısındaki kasadaki kız Türk çıktı, yandaki abi Türk çıktı. Abi diyo ki ‘niye yorusosun kendini Türkçe konuş direkt’ ahahhahahaahhahs
@enesback
Benim hayatimda 39 fav alan tivitim olmamisti. Onun hurmetine bugun isyerindeki fincanlari cektim. Hani belki o favlayan 39 kisi diger fincanlari merak ediyordur.
@minyondabir
Babamın iki lisans bi lisansüstü diploması var, soranlara sadece edebiyat fakültesi diyor. Lisansüstü yaptığını ben bi mülakatta öğrenmiştim. :) Hatta geçen dünürü “abi sen okudun mu?” dedi “evet” dedi, bu kadar. :)
@zeynepduygud
Bi de bunun şey versiyonu var. Sen koştur koştur yemek servisi varken baban oradan “kızım Kars’tan bal gelmişti, ondan da koyuverin sofraya demesi.” Bal tee nerelerdedir, şimdi sırası mıdır? Belki de bal bitmiştir?
Sana bir de kazak getircem kremli pembeli çizgili dedi. Tam benlik bir teyze. Onu eskiden beri tanıyan birine sordum. “Ay o çok sever hediyeyi” dediler. Ne hoş ya böyle anılmak. 🥳
@ckperim
@pelinandproud
@sagirsultannn
Herkesin seyahat anlayisi farkli. Eldeki imkanlarla gezip gorebildigim kadar cok yer gormek isterim. Euro’nun 5.5 oldugu bir donemde yemege verecegim parayi muzelere ve konserlere harcamayi tercih ettim. Serefimle :)
@enesback
Bu takimin kahve fincani var bizim is yerinde, cok seviyorum onunla kahve icmeyi. Bu gereksiz bilgiyi kamuoyuyla paylasmaktan da cekinmiyorum.
Çocukluğumdan beri hep klasik okutturdukları için yaşayan yazarlar olduğunu duyduğumda çok şaşırmıştım, hatırlıyorum o anı. Nasıl yani? Yazarların hepsi ölmedi mi?
Okur kitapçıya gidip de klasik ağırlıklı bir portföy gördüğünde sanki bunun dışında bir edebiyat yokmuş gibi hissediyor. Bunu en yoğun hissedeceğiniz yer de herhalde iş kültür kitabevidir.
Bu devirde kimse kimseye kefil olamaz diye de düşünmeyin, kefil olmayacaksınız, olamazsınız da. İnsan değişir. Sadece tanışmalarına vesile olacaksınız. Gerisi onların bileceği iş.
@Djaimre
Değil. O adam da öyle seviniyor işte. Yaratıcının yüceliğini haykırıyor. Alkış falan kesmez o an, çok daha coşkulu bir şey. Katılımcı gözlemle anca hissedilebilir.
Kızlar soruyorda tanışan arkadaşım var. Geçen çocukla tanıştım, bir türlü konuşmaya odaklanamadım. "Şimdi bu adamın kızlar soruyorda ne işi vardı?" diye.
Dün bunu düşündüm. Efendimizin cariye efendisini doğuracak hadisini hep günümüz çocuklarının ağzının içine bakılmasına bağladık. Ama bu sırada annelerine annelik yapılmasını bekleyen bir sürü çocuk vardı. Hala varlar :)
@NurayOnoglu
Ben sadece reyhan ile yapıyordum. Nane ile deneyeceğim.
Benim tarifim şöyle: 1 bağ reyhan, 1 kabuk tarçın, 3-4 karanfil, 1 çay kaşığı limon tuzu, 5 kaşık şeker. Hepsi bir kaba. Üzerine 1 litre kaynar su.
Yarım saat kadar demlenme.
Süzme.
Soğutma
ve Afiyet olsun.
Allah rahmet eylesin, mekanı cennet olsun. 22 yıl geçmiş ama unutulmamış. Ve ne güzel anılıyor. Canım amcam.
Çocuğu var mı, hanımı sağ mı gibi sorular sordu adam. O an dedim ki, çocuğu ona benzemedi ama bi insan sadece çocuğunun hayatına dokunmuyor ki...
@DenizHelvaciog2
@CagriKent
Londra’dan bildiriyorum. Geldiğinin ikinci ayında dönen var. Bu hikayeler anlatılmıyo. Bana da döncek misin dige soranlara “bilmiyorum” diyorum. Her an her şey olabilir. Kapıları kapatmamak lazım.
Dev gibi delikanlı, su ikram ettim. Çömeldi, üç yudumda içti küçücük bardağı. Ne kadar iştahlı olduğunu biliyorum yani bi dikişte gider o su normalde. Ama işte su içerken bile Rasulallah’ın izinden gitmek böyle bir şey.
3 yaşındaki çocuk muayeneye içeriye tablet izleyerek giriyor, muayene boyunca anne bişeyler anlatırken arkada bu gürültü hep mevcut ve aile tarafından bu durum normal karşılanıyor. Peki bu çocuklar toplumsal yaşamın düzenini, kurallarını, nezaketi nasıl öğrenecekler?
Bugün psikiyatriste “benim neyim var” dedim “merve hanım siz manyaksınız” dedi. Sonra ben de ona şu karikatürü hatırlattım. Seviyeli bi ilişkimiz var yani.
Ya bana habersiz gelsin misafir gerçekten haberli olunca geriliyorum. Çayı koyun geliyoruz diyin mesela. Günler öncesinden haber vermek nedir? Bi tatlı bi tuzlu yapıyoruz mecbur. Halbuki çayı koysam da gelseniz ben de yanına tost bassam fena mı olur?
Ben de “ay ben de sizin takılarınızı çok beğeniyorum” demiştim. “Pırlanta bunlar, eşimin doğumgünü hediyesi, rahmetli” demişti de beyfendiyi hayırla yad etmiştik.