Cinsel tercihler söz konusu olduğunda, insan hak ve özgürlüklerinden dem vururken, Filistin başta olmak üzere, Batı dışı dünyadaki insanların yaşam hak ve özgürlükleri konusunda sessiz kalması, Batı'nın süregelen ikiyüzlülüğünün en açık göstergesi olarak tarihte kaydedilecektir.
Pes dedirten bir gelişme!
Şadırvanlı Han Eğitim Akademisi YouTube kanalında yayımlanan tüm videolar (100ün üzerinde) silinmiş ve kanalın adı da Osmangazi Belediyesi olarak değiştirilmiş. Sebep olan kim varsa hepsini Allah'a havale ediyorum.
Felsefe metinlerini adeta vahiy alıyormuş gibi okuyan self-oryantalist modern müslüman, Kur'an söz konusu olunca, tuhaf bir biçimde, sanki bir metne muhatapmış gibi, tam bir eleştirmen kesiliyor. Tabiat boşluk kabul etmiyor, vahye inanmayanlar, hümanistik söylemlere inanıyor.
Hakikat basittir diyorum kolay diye anlıyor; yakındır diyorum gözlem ufkunda arıyor; makuldür diyorum rasyonel sanıyor, böyle bir anlayışa hak ve hakikat ne yapsın.
İçinde zerre kadar kötü niyet barındırmayan bir akademinin, bir bütün olarak samimi insanların biradalığıyla mümkün olduğunu gösteren Şadırvanlı Han Eğitim Akademisi aynı iyi niyet ve samimiyetle yoluna devam etmelidir.
#ŞadırvanlıhanaDokunma
Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet kabri nur olsun. Filistin davasına gönül veren herkesin başı sağolsun. Rabbim iyi bir ölümle ölmeyi cümlemize nasip buyursun.
Kaybedecek hiçbir şeyi kalmamış olduğu için değil, mutlak mülkün Allah'a ait olduğu bilinci içerisinde kaybetme korkusunu kaybetmiş olduğu için ölümden dahi korkmayan bir müminden daha ölümsüz kim olabilir.
#HopeToGaza
“Mütevazılık falan hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz…” Nuri Bilge Ceylan
Gerek STKların gerekse sivil inisiyatifin devreye girerek biran önce sivil ve bağımsız akademi/ler kurmasının gerekliliği bugün çok daha iyi anlaşılmıştır. Akademinin belediyelerin insafına bırakılmayacak kadar önemli olduğunu osmangazibelediyesi bugün öğretmiş oldu.
Samimi niyetlerle, büyük bir emekle hayata geçen ve Bursa'ya akademik bir çehre kazandıran Şadırvanlı Han Eğitim Akademisi, ne yazık ki sona ermiş gibi görünüyor. Bu mekanın akademik kisvesinden arındırılması tam bir düşüncesizlik göstergesi olarak tarihe kaydedilecektir.
İlahiyat kökenli müslüman bir felsefecinin Türkiye'de felsefe yapması çok zor bir zanaat. Batı düşüncesi üzerine hem de felsefi kavramlarla konuşursun, bu ne biçim Müslüman/ilahiyatçı derler. İslam'ın bu çağa teklifi üzerine düşünce üretince ise,siyasal islamcı yaftasını yersin.
Hiçbir maddi karşılık gözetmeksizin Allah rızası ve ilim sevdasıyla hayata geçirdiğimiz akademik çalışmalar, onlarca hocamızın iştirak edip katkı sunduğu konferans ve seminerler boşa gitmemiş. Koca yürekli gençler hepsine sahip çıkmış. Sağolsun varolsunlar.
#şadırvanlıhanadokunma
Şadırvanlı Han'ın, Eğitim Akademisi hüviyetine yönelik yanlış ve tepeden inme baskı, ulusal medyada da konuşulmakta. Gündeme getiren Doç. Dr. Turgay Yerlikaya'ya teşekkür ederim.
#şadırvanlıhanadokunma
Ben derim ki, çan eğrisi en azından bu dönem için uygulanmasın, öğrenciler gayret etsin, hocalar iyi niyetlerini sonuna kadar kullansın şu zor süreci online olsa da hep beraber atlatıp, gerçek bir normallik süreci içinde yeni dönemde yüzyüze buluşalım.
Hayatında birkez dahi olsa dinle yolları kesişmiş olan insanların, dinden koptuktan sonra, dine yönelik radikal denebilecek bir saldırganlık içerisinde olmaları, ruhlarının derinliklerinde duydukları hakikat çığlığını, gürültüyle bastırma çabalarıdır aslında.
Dünya üzerindeki bu kadar müslüman olarak yarın hangi yüzle huzura çıkıp da, hiçbir günahı yokken katledilen çocukların yüzüne hiç utanmadan bakabileceğiz.
#HopeToGaza
Minarelerden Çav Bella dinletmek deseniz, şeytan bile haya ederek, "aman ha" derdi herhalde. Bu memleketin gavurları en büyük gavur biziz dercesine, şu mübarek günlerde, Allah'a ve İslam'a karşı açık bir isyan hali içinde, adetleri üzere mabetleri hedef almaktalar.
Muhatabını mihnet altında hissetirip, ezen bir eylemin, hakikatte iyi olması mümkün değildir. Zira ahlâkî bir eylemin ribası da, iyilikten beklenen menfaattir.
İş Bankası 10 Kasım’a özel reklamda “İnsanın kaderi hep aynı, doğar, büyür ve bir gün yok olur.” cümlesini kuruyor. Kahir ekseriyeti Müslüman olan bir memlekette, "yok olur" ifadesiyle, materyalist bir pozisyon alarak ahiret fikrini reddeden İş Bankasını kınıyorum.
Yobazlığın evrensel bir kategori olduğunu tecessüm ettiren bu herif, Aydınlanma düşüncesinin de kendi yobazlarını ürettiğinin kanıtı olsa gerektir. Sayıları ne kadar bilmem ama tek bir beğeni almamış olması umut verici bir durum.
Açıkça biz bir bütün olarak İslam'a karşıyız deme cesareti gösteremeyenler, çağdaş felsefeden devşirdikleri farklılık, özgürlük, hak vb. kavramların arkasına sığınarak din eleştirisi yapmakta. Sizce bunu Anadolu çocukları yer mi? Bence yemez.
Sevgili gençler gündelik politikanın sizi içine çekmeye çalıştığı anafora dahil olmayın. Politik bilinciniz olsun ama politize olmayın. Yaptığınız işi en iyi şekilde yapmaya talip olun. Ne olsuranız olun insan olduğunuzu ve insanın bizatihi saygı değer olduğunu hiç unutmayın.
Sanki insan dine değil de, din insana muhtaçmış gibi, birtakım aklı evveller sözde entelektüel krizleriyle Allah'a caka satmak için sıraya girmiş. Yahu bi çekip gidin de siz de rahat edin, bu din de şöyle rahat bir nefes alsın.
Ayasofya'nın asli kimliğine kavuşması şükür sebebidir. Şimdi sıra şükrün hakiki anlamda ifasına geldi. Biriken gazımızı çıkarıp, rahatlayacak ve Ayasofya'yı anlam yitimine mi uğratacağız, yoksa Ayasofya'ya asli kimliğini kazandıran ruhla mı buluşacağız. Tarih gösterecek.
Bu salaklığı yapanlar şayet kullandıktan sonra koleksiyon yapmayacaklarsa tıbbi atık olan maskelerini ne yapmayı düşünüyorlar acaba. İdeoloji öyle birşey ki bir sonraki adımı dahi düşünmekten alıkoyuyor ve tam bir düşünce körlüğüne gark ediyor insanı.
Hiçbir Müslüman, müslüman olarak ve müslüman kalarak zinayı ve eşcinselliği tasvip edemez. Zira Allah katında yegâne din olarak İslam için hüküm ve hakimiyet yalnızca Allah'a aittir. Özgürlük de insanın varoluş amacı doğrultusunda yaşayıp varlığını salimen Hakka taşımasıdır.
Rahmeti hocam Prof. Dr. Ahmet Cevizci "Kasım akademik eksiklik çalışmayla giderilir fakat insani ve ahlâkî eksiklik çok zor giderilir." derdi. Günümüz akademisi de bundan muzdarip. Bu yüzden bilgiyi erdemle buluşturacak yolları aramak akademik bir gereklilik olmak durumundadır.
Bütün hocalarım, dostlarım, arkadaşlarım ve öğrencilerimden hali hazırda zorlu bir hastalıkla mücadele eden muhterem Babacığıma hayırlısıyla şifa bulması için bolca dua istirham ediyorum.
Sözde Alman filozofların İsrail yanlısı açık mektubu küresel emperyalizmin uşaklarının, yalnızca ekonomi ve politikada değil, küresel bilgi üretim mekanizmalarında da işbaşında olduğunun göstergesidir. Habermas ve İsrail yanlısı avanelerini şiddetle kınıyorum.
Genç arkadaşlar, çevremizdeki birtakım orta yaş üzeri insanlar gibi, saçma sapan gündelik politik ilgiler yüzünden ömrünü tüketip keşke dememek için, siz siz olun politize olup, enerji ve gençliğinizi boşa harcamayın. Politik bilinciniz, idealleriniz olsun ama politize olmayın.
Şu afet anlarında elden birşey gelmiyorsa en azından dua ve niyazda bulunmak gerekir. Her afeti ahlaksızlıkla ve günahla ilişkilendirip afet fırsatçılığı yapmanın ne dinde ne de ahlakta en ufak bir meşruiyet zemini yoktur.
Faşizmin sempatik tezahürlerinden dahi nefret ediyorum.
Yeni tanıştığı birine memleketini soruyor, Kürt değilse problem yok, muhabbet olağan şekliyle devam ediyor, ama Kürt ise başlıyor Kürtleri ne kadar çok sevdiğini anlatmaya. Yahu kedi mi seviyorsun birader.
İnsanlarla iyi geçinmek istiyorsanız onlara sürekli bir biçimde duymak istedikleri yalanlar söyleyin. Zira hakikat ve gerçekliğin ağırlığına çok az yürek katlanabilir, özü yalan olan dünyada. Hakikatin insanı yalnızlaştırması da bundan dolayıdır aslında.
Hafıza Önemli
Olmaz olmaz dememek lazım demek ki!
Rahmetli Babam Kur'an öğretiminin yasaklandığı yıllarda hoca efendilerin İstanbul'da fayton tutup orada Kur'an öğrettiklerini anlatmıştı. Şimdi de benzer bir refleksle akademi kapatılıyor. Bu yüzden sivil inisiyatif diyorum.
Filistin'e sahip çıkmak, konjonktürel bir politizasyon sürecine dahil olmak değil, İsrail'in saldırganlığında ete kemiğe bürünmüş olan küresel güçlere karşı verilen mücadelenin içerisinde olmak anlamında, mazlumdan yana politik bir bilince sahip olmak demektir.
Birkaç hafta veya ay sonra coca-cola içerken ne güzel kınamıştık, kınamaya ayarlı bir ümmet psikolojisini nasıl oluşturmuştur dememek için, gerekirse tüm konjonktürel hesapları terk edip, israile kınamadan fazlasını yapmak gerekiyor.
Bir Türk felsefeci, Müslüman felsefecileri kastederek, "İslamcıların, Heidegger çalışmalarına tahammül edemiyorum." diyor. Sanırım böyle bir kültürel yabancılaşma ve aşağılık kompleksine dünyanın başka hiçbir yerinde rastlamak mümkün değildir.
İsrail'in Mescid-i Aksa'ya yapmış olduğu saldırıyı tüm kalbimle kınıyor, Rabbimden bu saldırıyı planlayıp, hayata geçirenleri mahv-ı perişan etmesini, İslam alemine de dirlik ve birlik bilinci bahşetmesini niyaz ediyorum.
Bırakın şu masum kadına, suçlu bile olsa, zayıf bir insana şiddet uygulamayı esefle kınarken, her türlü faşizmi de ayaklarımın altına alıp, şiddetle reddediyorum.
Ayağı kaymış, zihni bulanmış, gaflete düşmüş ve hata yapmış insanlar, bizlerin her an olma ihtimallerimizdir aslında. Bu yüzden Allah'ın hata yapma ihtimali verip, bağışlama ihtimalini hep saklı tuttuğu yerde, pişman olanı affetmemek Allah'a karşı edepsizliktir.
İçimden "Kur'an'a göre" başlayan tüm kitapları, ibreti alem olsun diye, meydanlarda yakasım geliyor. Zira bu tür kitaplar, modern öznellik deneyimi içinde özneleşen bireylerin, Kur'an'ı kendi subjektif alımlamalarına tabi bir nesne kılmalarından başka bir anlam ifade etmiyor.
Genç arkadaşlar, düşüncelerinizi düşünme yetinizin insafına bırakmayın, zihin hızından dolayı içerdikleri gedikleri göremezsiniz. Düşüncelerinizi muhakkak yazıya geçirerek el ve göz hafızanızla da tahkik edin. Zira ancak yazarak düşünen ve soranlar düşüncenin hakkını verebilir.
İnsanları alıştıkları tokluk değil, içkin salaklıkları öldürecek gibi. Zira bu kadar cehalet için ziyadesiyle izan, insaf ve akıl yoksunluğu gereklidir.
Kitap okumak aceleye gelmez, göz izi kadar el izi de ister okurdan. Altını üstünü çizerek, sağa sola notlar alarak okunmuş bir kitap, zamansız bir düşünceye gark ederek, farkı fark ettiren bir an içinde matematiksel zamanın tekdüze ufkundan kurtarır insanı.
Neredeyse bütün bir İslam coğrafyasında mazlumların varlığı, zalimlerin ne denli güçlü olduklarına değil, müslümanların dünya oyununa yenik düştüklerine ve Allah'ın kadiri mutlak olduğuna yönelik inançlarının zayıflığına işaret etmektedir.
Dünyayı samimiyet ve iyi niyet sahibi insanlar Hak ve Hakikatle buluşturacaktır. Şadırvanlı Han Eğitim Akademisi iyi niyet, samimiyet, ilim ve irfan yurdu olan bir yuvadır.
#ŞadırvanlıhanaDokunma
Nötr olma iddiasındaki bir kişinin, farka tanıklık edip, adil olabilme imkanı yoktur. Zira nötr olmak, ehlileştirmek, nötralize etmek, farklılıklardan arındırmak demektir, kendi farkını fark etmeyen birinin ise başkasının farkına tanıklık edebilmesi mümkün değildir.
İmam-hatipler vahiy zincirinden kopmama, İslam'ın teklifini tüm insanlığa tebliğ etme ve kendi kadim kökleriyle varolma kararlılığının bir ifadesidir. İmam-hatip mezunu biri ve öğrenci velisi olarak imam-hatipli olmaktan iftihar ediyor ve aleyhine laf edenleri şiddetle kınıyorum.
Sevginiz ne denli büyük olursa olsun, bir çocuk dahi olsa, sevdiğinize saygı duymuyorsanız, onu gerçekten sevmiiyorsunuz demektir. Zira saygı kişinin şahsiyetinin, dolayısıyla da bireysel farklılıklarının tanınmasının en önemli koşuludur.
İnsan bir eşyayı sever gibi sevilmez. Zira insan salt sempati nesnesi değildir. İnsanın başını okşamak yerine, her şeyden önce ona saygı duyarak gönlünü okşamak gerekmektedir. Öyle ki saygının olmadığı yerde sevgi şiddet üretmekten başka bir şeye yaramaz.
Dokunmadan, uzaktan sevmeyi tekrar öğrenmeli insanlık. Modern insan en değerli şeyleri bile adeta bir çocuk tavrıyla ele geçirip, sahiplenerek, yok etme derdine düşmüş durumda. Oysa değerli olan herşey, sevmeye liyakat ve muhafaza edilmeyi ister insandan.
İnsan insanın cenneti de cehennemi de olabilir. Ne yazık ki, çok az insan, kararlı bir biçimde iyi olanın safında yer alıp insana cennet olurken, varoluşsal karardan bihaber olan çoğunluk, "hep ben" diyerek cehennem olmakta insana. İyinin unutulduğu bir dünyada başka ne olsun ki!
Aklın öldürülüp zekanın geliştirildiği düşüncesiz bir çağda, doğruluk yerine faydanın amaç kılınması ve din de dahil olmak üzere herşeyin araçsallaşması kaçınılmazdır.
Abdeste niyet etmeden önce, şöyle güzel bir nefis muhasebesi içerisinde, niyetlerimize abdest aldırmak gerekmektedir. Zira hakikat nazarında eylemler, sonuçlarından ziyade, niyetlerine bağlı olarak değer kazanır.
Allah selamet versin, kendisi Türkiye'de yetişmiş en yetkin felsefecilerden biri olan Mehmet Aydın Hocamız, "arkadaşlar biraz kendinize zulmedin" demişti. Biz ise "nasıl?" diye sorduğumuzda, "az uyuyup çok okuyarak" yanıtını vermiş idi. Bunu tüm kardeşlerine hatırlatmak isterim.
Bir dindarın Allah'a olan bağlılığından çok daha tutkulu bir biçimde, hiçbir rasyonel temeli olmayan modern ideoloji veya ideallere iman eden insanların, akıl ve bilimden bahsedip, sabah akşam dine küfretmeyi, düşünüyor olmanın göstergesi sanmaları tam bir akılsızlıktır.
Bir eşcinsel müslüman olabilir mi?
Bir eşcinsel müslüman olabilir ama bir müslüman kendisini eşcinsel bir kimlikle tanımlayıp, eşcinselliği meşru göremez. İslam itikadı açısından Allah insanı sahip olmadığı güç ve zaaflarla değil, sahip olduklarıyla imtihan eder.
İnsan biraz da, Allah'ın emaneti olan evlatlarını kendi mülkü sanıp, ferdiyetlerini yok sayan ve onları ahlaklı kılmak yerine, rızık korkusuyla onlara mesleki idealler biçerek, asıl malikin Allah olduğunu unutan cüretkar bir varlıktır aslında.
Sakın size bir topluluk içerisinde haksızlık yapan insanları kapalı kapılar ardında affetmeyin. Çünkü böyle bir af, hakka karşı bir adaletsizlik olacağı gibi, haksızlık yapanın da yaptığı eylemin kötülüğüne kör ve gafil bir karakter kazanmasına sebep olacaktır.
Gereksiz ve geçici dertleri hamal gibi yüklenip hayatı yaşanılamaz hale getirmek yerine, tüm itibari yükleri atıp sırtından, hafifletmelidir varlığı. Zira insan oluş biraz da yalın hakikatin insana biçtiği hafif ama değerce yüce olan varlıkta gizlidir aslında.
Daha zeki olmak uğruna aklını ve vicdanını yitirmek durumunda bırakılmış nesiller yetiştiren bir eğitim sisteminin, global düzeyde şiddet üreten bir değer mantığına yol açması kaçınılmazdır. Zira İyi ile irtibatlı değerler zekayla değil akıl ve vicdanla sağlanabilir.
Aza kanaat etmeyen kişi, gün gelir kanaat etmediği azın, ne denli çok olduğunu görür. Zira çoğun daha çoğu, azın da daha azı vardır. Daha azın, azı çok etmesi gibi, daha çok da çoğu az yapar.
İnsan biraz da, hep aynı yerden incinmesine ve incitilmesine rağamen, daima aynı hatayı tekrarlayan ve her seferinde aynı derecede şaşkınlıkla nerede hata yaptığını sorgulayan zavallı bir varlıktır aslında.
- Hocam fizik, metafizik ve gayb arasında bir ayrım yapıyorsunuz. Metafizik zaten gayb değil mi?
- Değil kardeşim, fizik duyulur, metafizik düşünülür olan anlamında, düşüncenin sınırları içerisinde kalır. Gayb ise, fizik, metafizik ve insanî idrakin daha ötesi olmayan ötesidir.
İnsan en çok da kendisini gerçekten sevenlere kendini ağırdan satarak kahreder, hem de artistlik yaptıkları tüm güçlerini onların sevgisinden aldığını bilmeden.
Bir CHP'li arkadaşın hayali, Özgür Özel, Mustafa Bozbey'e, o da Erkan Aydın'a, "yahu bizim eblehlere söyle de, böyle bir saçmalık yapıp Şadırvanlı Han Eğitim Akademisi'ni kapatmasınlar. Bulsunlar aklı başında bir akademisyen, programları zenginleştirilip, geliştirsinler." dese!.
Bir insana yapılabilecek en büyük kötülük onu idare etmektir. Buna karşın çağdaş yaşam dünyası, idare edilerek büyütülmüş son derece narsist ve kendi hakikatinden habersiz benlikler inşa etme derdindedir. Kendine bu denli müptela bir benlik başkasını sevebilir mi hiç?
Ya Rabbel Âlemin, bu mübarek bayramı başta Filistin olmak üzere, zulüm ve esaret altındaki tüm müslümanların ve mazlumların kurtuluş ve zaferine vesile kılıp, tüm ümmeti Muhammed için mübarek eyle.
Bin aydan hayırlı diyorum,
"öyle şey olur mu, hiç bir gece bin aydan daha hayırlı olur mu?" diyecek dili varmıyor. Ayetle sabit olmasa birçok hadis gibi bunu da inkar edecek.
Kadir Geceniz mübarek olsun, tüm insanlığa hayırlar getirsin. Rabbim bizleri de istikametten ayırmasın.
Felsefemizin mümtaz şahsiyetlerinden biri olan Teoman Duralı hocamız rahmet-i Rahman'a kavuşmuş. Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet kabri nur olsun. Boynumuz bükük, başta ailesi olmak üzere, hepimizin başı sağolsun.
Bir müminin dünya karşısındaki konumunu şahsında tecessüm ettiren büyük dava adamı, şair ve düşünür Üstad Sezai Karakoç Hakka yürümüş, Rabbim gani gani rahmet eylesin, mekanı cennet kabri nur olsun.
Ölüm korkusuyla alelacele yaşamak yerine, ölmeye hazır bir yaşam sürebilirse insan, hem güzel bir yaşam sürer hem de güzel bir ölümle ölebilir. Zira insan aceleciliğiyle ölümü değil, gerçek bir yaşamı ertelemiş olur aslında.
Tesettür ve mahremiyetin toplumsal ahlaki yaşam için önemini vurguladığımızda sizin kalbiniz kötü diyerek saf ahlak edebiyatı yapanların ahlaki özgürlük anlayışları, pedofili, ensest ve eşcinselliğe özgürlük üzerinden kalplerindeki tertemiz niyeti açığa çıkarmıştır.
Genç arkadaşlar, unutmayın ki, önemli olan ne kadar okuduğunuzdan ziyade hangi kitapları ve nasıl okuduğunuzdur. Zira okumak demek sizi ruhsal/entelektüel olarak geliştiren ve adeta göz, kulak, akıl ve kalbin açıklığında kitapla gerçekleştirilen sakin bir mükalemedir.
Türkiye'deki eğitim sistemi ilk ve orta öğretimden üniversiteye değin zeki ama akılsız, tefekkür yoksunu nesiller yetiştirmeye ayarlı bir mahiyet arz etmektedir. Bunun en önemli sorumlusu ise eğitimi mefkureden kopuk teknik bir mesele konumuna indirgeyen eğitim fakülteleridir.
Dünyevi emelleri uğruna soysuzca yaşamaktansa, emellerini teker teker öldürmek, itibari varlıklara itibar etmemek, sonucu her ne olursa olsun mazlumun yanında zalime karşı durmak, hak yolunda yalnız kalmayı göze almak, gerekiyorsa ölmek erdemli insanların en önemli özelliğidir.
Herkes o kadar iyi niyetli ve kalbi temiz bir ruh hali içerisinde kendisini aklama derdine düşmüş ki, sanırsın ortalıkta at koşturan nur topu gibi suçlar, günahlar, zulüm, haksızlık ve adaletsizlikler gökten zembille inmiş.
Ya Rabbel Alemin şu mübarek imsak arifesinde bizi Sensiz, Muhammedsiz ve İslamsız kendi halimize biçare bırakma, bizleri sıratı müstakim üzere yaşayıp, müslüman olarak ölenlerden eyle. Herkesin şaşkına döneceği mahşer gününde bizleri şaşıranlardan eyleme Allah'ım. Amin.
Öyle görünüyor ki, tarihinin hiçbir döneminde, insanlık dünyada niçin varolduğunu kolektif bir biçimde bu denli unutmuş değildi. Davanın, bir hukuk meselesine; mücadelenin, kalite ve konfor arayışına; düşünmenin ise problem çözme çabasına dönüştüğü bir çağda başka ne beklenir ki!
Başına geleceklerden habersiz bir biçimde, tanrısız bir dünyada yaşamaya heveslenen özgürlük sevdalısı modern insana, nihilistik bir varoluşun armağan edilmesi, Tanrının insanın restini gördüğünün trajikomik bir kanıtı olsa gerek.
Gönül neye meylederse "us" onu meşrulaştırır. Bu meşrulaştırma öyle bir biçiminde gerçekleşir ki, "us" tam bir teslimiyet hali içerisinde, "us"a gelen herşeyi keşif, keşfedilenleri ise hakikat sanır.
Ne zaman ki aleyhimize dahi olsa hak ve adaleti gözetiriz, işte o zaman insan olmanın onuruna erebiliriz. Mahiyeti itibariyle insan olmanın başlangıç anı, ahlaklı olmaya talip olma anıdır. Devamı ise imkansıza, yani adalete talip olmak anlamında bitmeyen bir süreçtir.
Genç arkadaşlar siz siz olun, hakikat kaygısını, kendi kişisel tarihinde zuhura gelen kompleksler içerisinde kaybeden sözde filozoflara itibar etmeyin. Zira hakikatte düşünme, insanı kendi epistemik evreninden kurtararak, varlığını Hak ve Hakikate açan mütevazı bir yolculuktur.
Self-oryantalist Müslüman Kime Denir?
İslam'ı gavur gözüyle görüp, anlayan, değerlendiren ve yorumlayan, aklını ve gönlünü Batıya çaldırmış müslümana self-oryantalist denir.
Amerika'da polisin hunharca gerçekleştirdiği cinayet göstermiştir ki, modern zamanlarda zuhur eden en büyük virüs ırkçılık virüsüdür. Keşke bunu sadece Batıda gerçekleşince değil, tüm dünya ölçeğinde gerçekleşen ırkçılık bağlamında da eleştirebilsek.