Her yer hıncahınç sesin, ev tıka basa senin sesin.

RT @gregorsamsamsi: Herkes bu kedinin düştüğü hataya düşer. Herkes taş bir kalpten sevgi bekler. Sonra geçer.

Vazgeçmeyi arzuluyorum, ismim dudaklarından hevesli bir fısıltıyla dökülene kadar.

Beni artık çağırma.. kırınla, ovanla, etinle, saçınla beni artık çağırma.*

Kıpırdama, davranma sakın.

RT @gregorsamsamsi: Ne kadar koşarsam koşayım, başkalarının emekleyerek vardığı yerlere dahi yetişemiyorum. Bak bu hüzünlü hikaye, boğazım…

Seni ben bekliyorum, göğsüm açık bağrım açık.. hançer ol göğsüme saplan.*

Kıpırda, davran artık. Yoksa bütün kucaklaşanları vuracağım.*

Kâfi bana biraz erzak, biraz yâr dudağı.*

Kedim çok güzel kokuyor. Elma gibi. Yasak meyve.

Abaza arzulardım seni, az eşek değilim ben de ama kedimi üzmek istemiyorum, yoksa çok teferruatlı öperim seni.

En cılız tanımıyla yani; ruhuna dokunmalı, girmeli dolaylarına, yanaşmalı rezil olasıya.

Yaklaş bana, seninle kardeş değiliz. Bunu Tanrı duysa ayıplar, yaklaş bana.

Şöyle uzunca boylu, vâr olan ve olacak olan bütün köşelerinin sahibi olduğum yağız bir delikanlı ve Ankara ya.

Bir kez olsun beni aklından geçirmişse, hatırlar. Bir kez olsun beni aklından geçirmiş ol, Ali.

Eve dön, sana dokunmak istiyorum.

Salıncaklardan da Arapçadan ve Nar'dan da korkmuyorum, dürt beni.

Kendime hiç sana çok baktığım bir yanılgıdan geldim ve buradayım. Burası burada değil, kırk kere geldim buraya kırk kere burası burada değildi. Boşversene, seni niye beklemeli?

Beni bir bardağın içindeki balık gibi görmüşler korunaklı ve az suda yaşayabilen, az suda ve yaşayabilen.

Seni en masum haliyle arzuluyorum, ilkel, vahşi, evcilleştirilmemiş ve yoluna baş koyarcasına barbarca.

Çığırından çıkmış cümleler ve etinin dokunuşu.