![NECİP FAZIL ERGÜT Profile](https://pbs.twimg.com/profile_images/1617626202117660684/pUatE2Qo_x96.jpg)
NECİP FAZIL ERGÜT
@fazilergut
Followers
6K
Following
18K
Statuses
25K
EDEP YA HU & BU BENİM GERÇEĞİM & HİÇ
Joined August 2011
“Radyo Kampüste” Kampüsün Nabzı, Sesin Dijital Adresi! Burada hayat var, burada sen varsın! Eğlence, müzik, sohbet tam da aradığın! Bağlan, dinle, hisset , Radyo Kampüste, kampüsün nabzı Pek yakında Radyo Medipol’de #dünyaradyogünü
0
1
3
Berat Gecesi, zamanın yalnızca akıp giden bir çizgi değil, ruhun arınma ve yükselme sahnesi olduğunu hatırlatır bize. Berat, sadece affedilme umudu değil, insanın kendini yeniden inşa etme cesaretidir. Geçmişin yüküyle eğilmiş omuzların, ilahi rahmetin dokunuşuyla doğrulma vaktidir. Bu gece, kalbimizi gözden geçirmenin, varoluşumuza derin bir nazar kılmanın vaktidir. Dualarımız yalnızca kelimeler değil, insan olma bilincimize düşen birer hakikat ışığı olsun. Hayırlı Kandiller…
0
0
4
Sesin Yolculuğu İnsanlık, iletişimin gücünü keşfettiği günden bu yana hep bir arayış içinde oldu. Sözler, duygular, haberler ve melodiler… İşte tüm bunları bir araya getiren en güçlü araçlardan biri radyodur. 13 Şubat Dünya Radyo Günü, bu büyülü dünyanın emektarlarını, sesiyle kalplere dokunan insanları onurlandırdığımız özel bir gündür. Radyo, yalnızca bir iletişim aracı değildir; aynı zamanda bir dosttur, bir rehberdir, kimi zaman bir sırdaştır. Frekansların arasından süzülen bir ses, bir ülkenin sabahına neşe katar, bir yolcunun yalnızlığını unutturur, bir işçinin yorgunluğunu alır. Radyocular ise bu büyünün mimarlarıdır. Onlar sadece kelimeleri aktaran kişiler değil, insan ruhuna dokunan sanatçılardır. Bugün, dijital çağın içinde radyo hala samimiyetin ve gerçek iletişimin en güçlü adreslerinden biri. Teknoloji değişebilir, platformlar çeşitlenebilir, ama radyonun insan ruhundaki yeri değişmez. Çünkü radyo, yalnızca bir ses dalgası değil, duygunun, samimiyetin ve hayatın içinden bir akıştır. Radyoculuk bir meslek olmanın ötesinde, bir sevda işidir. Mikrofon başına geçen her radyocu, sesinin ulaştığı her yerde bir iz bırakır. Haber sunarken, bir şarkı paylaşırken ya da sadece içten bir “Günaydın” derken bile, farkında olmadan insanların hayatına dokunur. Bu anlamlı günde, sesiyle, sözüyle ve yüreğiyle bu mesleğe emek veren tüm radyocu dostlarımızın Dünya Radyo Günü’nü kutluyorum. Mikrofonunuz hiç susmasın, sesiniz her daim yankılansın!
0
0
4
Oyunları Bozmanın Şifresi Türk Kürt Arap Birliği Dün akşam, uzun yıllardır mazlum coğrafyaların sesi olmuş, insani yardım ve adalet mücadelesinde ön safta yer alan bir isimle, İHH Başkanı Bülent Yıldırım ile özel bir sohbette bir araya geldik. Konuşması, sadece bir analiz değil, aynı zamanda bir yol haritası niteliğindeydi. Bülent Yıldırım, Ortadoğu’da dönen kirli oyunlara karşı koymanın en güçlü yolunun Türk, Kürt ve Arap birlikteliği olduğunu söyledi. Bu cümle, sıradan bir temenni değil; sahada mücadele eden, coğrafyanın gerçeklerini bilen birinin tespitiydi. Ortadoğu, küresel güçlerin laboratuvarı gibi kullanılıyor. Halklar, etnik ve mezhepsel ayrılıklar üzerinden birbirine kırdırılıyor. Türkler, Kürtler ve Araplar arasında oluşturulmak istenen yapay düşmanlık, Batı’nın işine yarıyor. Çünkü böl ve yönet politikası, emperyalizmin en eski ve en etkili taktiği. Bugün bakıldığında, her bir millet kendi içinde dahi ayrıştırılıyor. Kürt meselesi, Arap dünyasındaki iç savaşlar ve Türkiye’ye yönelik jeopolitik baskılar, tek bir noktaya çıkıyor: Birlik olunmazsa, coğrafya dizayn edilir. Bu üç milletin geçmişi, düşmanlıkla değil, kardeşlikle yazılmıştır. Osmanlı döneminde Türk, Kürt ve Araplar aynı devletin çatısı altında yaşamış, Çanakkale’de omuz omuza savaşmış, Kudüs’ü birlikte savunmuştur. Ancak ne zaman ki birlik zayıfladı, işte o zaman bölünmeler başladı. Bülent Yıldırım, işte tam da bu noktaya dikkat çekiyor. Eğer bu halklar tekrar ortak bir bilinçle hareket ederse, emperyalizmin oyunları bozulur. İsrail’in Gazze’deki zulmü, Suriye’de süren karmaşıklık, Irak’ın parçalanması ve Türkiye’ye yönelik operasyonlar, ancak bu birlik ruhu ile aşılabilir. Bugün, emperyalizm karşısında sadece silahla değil, ortak akılla ve stratejiyle de mücadele etmek gerekiyor. Kültürel, ekonomik ve siyasi birliktelikler oluşturulmalı. Türkiye’nin öncülüğünde, Kürt ve Arap kardeşlerimizle kurulan güçlü bağlar, Batı’nın korkulu rüyasıdır. Bu yüzden, bu birliği engellemek için her türlü provokasyon devreye sokulacaktır. Mezhep savaşları, kimlik üzerinden nefret söylemleri ve terör örgütleri hep bu ayrılığı derinleştirmek için kullanılıyor. Ama Bülent Yıldırım’ın da dediği gibi: “Eğer bu oyunu görür ve bu birliği sağlarsak, tüm hesaplar bozulur.” Ortadoğu’yu kan gölüne çevirenlere karşı durmanın en büyük gücü, bir arada hareket etmektir. Çünkü bu topraklar, bölündüğünde acı çeker, birleştiğinde ayağa kalkar. Ve şimdi, ayağa kalkma vakti! @BYildirim_IHH @ihhinsaniyardim
4
12
66
Ona baktığımda aynaya bakmış gibi oluyorum… Aynı mücadele ruhu, aynı kararlılık, aynı vatan ve millet sevdası… Eğilip bükülmeyen, hak bildiğinden şaşmayan, bulunduğu her yere değer katan, işine ruhunu koyan adam. Onun varlığı, bu ülke için hala umut olduğunu hissettiriyor bana. Dostluk bazen birlikte gülmek, bazen de birlikte mücadele etmektir. Allah, böylesi adamların sayısını arttırsın. İyi ki ama iyi ki varsın @aybers @gundemedairhs
0
0
4
RT @temmuz1919: Hamas Donald Trump'ın Gazze sakinlerini yerinden etme planı sonrası ABD'nin ateşkes garantilerinin artık geçerli olmadığı…
0
159
0
Sokaklarımızın sessiz bekçileri,Allah’ın bize emaneti olan sahipsiz köpekler için belediyelere kesilecek para cezaları konuşuluyor.! Her bir köpek için 71.965 tl Peki belediyeler bu hayvanları ne yapacak? Barınak mı kuracaklar, yoksa ortadan mı kaldıracaklar! Bunu daha önce de gördük. “Toplayacağız” dediler, “Barınak yapacağız” dediler. Ama sokaklardan toplanan o masum canlar ya açlıktan öldü ya da gözden uzak yerlerde zehirlendi. Kimi kepçelerle topluca gömüldü, kimi yaşamaya çalıştığı kafeslerde birbirini yemeye mahkum edildi. Hayvan hakları, merhamet, insaf diyenlerin sesi her seferinde kısılmaya çalışılıyor. Ama ne zaman doğaya, hayvana, mazluma zulmedilse, bunun bir karşılığı oluyor. Tıpkı geçmişte olduğu gibi. Bu tür eylemlerin yapıldığı her dönemde, toplum olarak felaketlere sürüklendiğimiz gerçeğini neden kimse görmek istemiyor? Bu karar, yalnızca sokaktaki hayvanları ilgilendirmiyor. Bu, vicdanı olan herkesin meselesi. Çünkü bugün sustuğumuz bu haksızlık, yarın hepimizi bulur. Unutmayın, merhametin olmadığı bir toplumda adalet de olmaz. Bu karar iptal edilmeli. Belediyeler, öldürmek için değil, yaşatmak için çözüm üretmeli. Hayvanları katletmek değil, onları korumak için bütçe ayırmalı. Yoksa bu vebalin altından kimse kalkamaz. Demedi demeyin.!
1
1
7
RT @AdemMetan: Türkiye’nin gençleri Antarktika’da🇹🇷 Fırsat verenlere milyonlarca kez teşekkürler. Mutlu olmamak, gurur duymamak elde değil.…
0
488
0
RT @fazilergut: Kovulmuşların Kaderi Gazze kasabı Netanyahu’nun, “Suudiler, Suudi Arabistan’da bir Filistin devleti kurabilir; orada çok f…
0
23
0
Bugün, Osmanlı’nın ulu çınarı, iradesiyle bir milleti ayakta tutan Sultan II. Abdülhamid Han’ın vefat yıl dönümü… O, sadece bir padişah değil, aynı zamanda basireti, feraseti ve dirayetiyle İslam dünyasının son büyük sultanıydı. Bir milletin kaderini omuzlarında taşıyan bu büyük lider, siyasi dehasıyla Osmanlı’yı 33 yıl boyunca ayakta tuttu. Özellikle Filistin topraklarını koruma konusundaki dirayeti, onun Kudüs’ün gerçek sultanı olduğunu bir kez daha gösterdi. Ne baskılara boyun eğdi ne de topraklarını satılığa çıkardı. “Bu topraklar benim şahsi malım değil, İslam milletinindir!” diyerek Kudüs’e sahip çıktı. Onun bu duruşu, bugün dahi Kudüs davasını omuzlayan herkes için bir meşale olarak yanmaya devam ediyor. Rahmet ve minnetle yad ediyorum. Ruhu şad, mekanı cennet olsun!
0
1
6
Samimiyetsizlerin İstilasında Olan İnsanlığımız Zaman, yüzlerin çoğaldığı fakat kalplerin daraldığı bir çağın içinden akıyor. Eskiden bir sözün, bir bakışın ve bir el sıkışmanın değeri vardı. Şimdi ise kelimeler, gözler ve eller dahi sahte maskeler taşıyor. İnsanlık, samimiyetsizlerin istilası altında yavaş yavaş eriyor. Samimiyet, insanı insan yapan en temel hasletlerden biridir. Ancak bugün, bu hasletin yerini gösteriş, menfaat ve ikiyüzlülük aldı. İçten gelen bir tebessüm bile hesaplı bir gülümsemeye dönüştü. İnsanlar, ruhlarını değil, profillerini süslemeye başladı. Dostluklar menfaat üzerine kurulur, selamlar çıkara göre verilir oldu. Gerçek dostluklar yerini anlık paylaşımlara, derin muhabbetler yüzeysel mesajlara bıraktı. Eskiden samimiyetin dili vardı. Bir insanın gözlerine bakınca ne hissettiğini anlardın. Şimdi ise gözler bile yalan söylüyor. İki yüzlülüğün, riyakârlığın ve sahte dostlukların kol gezdiği bir dünyada insan, yalnızlaşmaya mahkum oldu. Menfaatperestlerin ağırlık kazandığı bu çağda, özü sözü bir olanlar artık nadir bulunan hazineler gibi oldu.! Peki, bu istiladan kurtulmak mümkün mü? Evet, ama bunun için önce kendimizden başlamalıyız. Samimiyetsizliği bir başkası üzerinden eleştirmek kolaydır. Önemli olan, önce kendi kalbimizi samimiyetle doldurmak, sonra çevremize ışık yaymaktır. Gerçek dostlukları, sahici muhabbetleri yeniden inşa etmeliyiz. Çünkü insanlık, ancak samimiyetle kurtulabilir. Hakiki olanın azaldığı, sahte olanın çoğaldığı bu çağda, samimiyeti kuşananlar en büyük direnişçidir. Gerçek dostlar, sahici sevgiler ve samimi muhabbetler, bu istilaya karşı en büyük siperimizdir. Çünkü insan, ancak samimiyetiyle insandır.
0
0
2
Gerçek dostluklar, zamanın ellerinde yoğruldukça daha da güçlenen, sabırla işlenen bir mücevher gibidir. İlk adımlarda sadece bir tanışıklık gibi başlayan bu bağlar, yıllar içinde sadakatle beslenir, ortak hatıralarla derinleşir ve zorluklarla sınanarak sağlamlaşır. Fırtınalar kopsa da, yollar ayrı düşse de, o dostluk hep bir sığınak olarak kalır. Çünkü zaman, sahte olanı silerken gerçek olanı perçinler. Aynı dilden konuşmasanız bile aynı duyguda buluşursunuz, mesafeler girse bile kalpler hep yan yanadır. İşte bu yüzden, zamanın güçlendirdiği dostluklar, insanın en büyük hazinesi ve en sarsılmaz dayanağıdır. @maliiozturkk @cuneytozdemirtv @erknkymz @gylmaz
0
4
7
Kediler, Allah’ın sessiz kulları, sokakların mahzun misafirleri, evlerimizin huzurlu sakinleridir. Onların minik patileri, kimi zaman bir pencere kenarında, kimi zaman kaldırımların soğuk taşları üzerinde gezinse de aslında her adımları yüreğimize dokunur. Bir kediye şefkatle uzanan el, yalnızca onu değil, insanın kendi kalbini de ısıtır. Onların gözlerinde bazen yaramaz bir oyunbazlık, bazen derin bir hüzün, bazen de tarifsiz bir minnettarlık gizlidir. Sevgiyi, vefayı ve masumiyeti en saf haliyle bize gösterirler. Bir kediye merhamet etmek, sadece bir canlıya iyilik yapmak değil, insana bahşedilmiş vicdanın da hakkını vermektir. Çünkü onlar bize emanet, biz ise onların sessiz duasıyız.😻
0
0
3
Ekranlara Renk Katan Adam Gazetecilik, sadece haber vermek değil, haberi hissettirmek, yaşatmak ve izleyiciye doğrudan dokunabilmektir. İşte Erman Yapan tam da bunu başarıyor. Hafta sonları ekran başına geçip benim gibi onu izlemek için sabırsızlananların sayısı az değil. Kendine has üslubu, etkileyici anlatım ve giyim tarzı ve enerjisiyle haberciliği bir üst seviyeye taşıyan nadir isimlerden biri. O, haberin ruhunu bilen, kelimeleriyle sadece bilgilendiren değil aynı zamanda düşündüren bir gazeteci. Haberi anlatırken samimiyetiyle ekrandan izleyiciye uzanan bir köprü kuruyor. Tarafsız ve net bakış açısıyla olayları aktarırken, anlık analizleriyle de gündemi en doğru şekilde yorumluyor. Günümüz medyasında, habercilik çoğu zaman sıradanlaşırken Erman Yapan gibi isimler bu mesleğe asıl ruhunu geri kazandırıyor. Haberi sadece sunmuyor, onu adeta bir hikâyeye dönüştürüyor. Onun ekran başında olduğu hafta sonları, gerçek haberciliğin tadını almak için kaçırılmaması gereken bir fırsat.
0
0
1
Kovulmuşların Kaderi Gazze kasabı Netanyahu’nun, “Suudiler, Suudi Arabistan’da bir Filistin devleti kurabilir; orada çok fazla toprakları var.” sözleri, yalnızca küstahlığın değil, tarihten bihaber olmanın da göstergesidir. Netanyahu ve temsil ettiği zihniyet, Filistin’i yok sayarak orayı bir siyonist yurdu olarak görmek istiyor. Ancak bir insanın gözlerini kapatması, güneşin doğmadığı anlamına gelmez. Filistinin varlığı bir hakikattir. Mazlumların, direnişin ve tarih boyunca var olmuş bir milletin yurdudur. Bu sözler, günün birinde İsrail’in karşı karşıya kalacağı bir gerçeğe kapı aralıyor! Tarih boyunca yaşadıkları topraklarda hep bozgunculuk çıkarmış ,lanetlenmiş ve sürülmüş bir topluluk olarak, böylesine pervasız konuşmaları kendileri için tehlikeli değil midir? Bugün Netanyahu’nun Filistinlilere reva gördüğü bu söylem, aslında kendi milletinin tarihine de bir bakışı gerektiriyor. Babil sürgününden, Roma’nın Kudüs’ü yerle bir edişine, Avrupa’daki kovuluşlarından İspanya’dan atılışlarına kadar Yahudiler, tarih boyunca sürgün edilmiş bir millet olmuştur. Onlara vadedildiği söylenen topraklar, hep bir savaşın, kanın ve ihanetin gölgesinde kalmıştır. Çünkü hak etmedikleri bir yeri işgal etmeye çalışmışlardır. Bugün Filistinlilere “Başka yerde devlet kurun” diyen Netanyahu, yarın dünya kendisine döndüğünde aynı soruya nasıl cevap verecek? Yaşadığı coğrafyanın her karışında gaspın, zorbalığın ve kanın izi olan bir topluluk, sonsuza dek orada kalacağını mı sanıyor? Kendi tarihine dönüp baksa, toprakların ancak adaletle korunabileceğini, işgal ve zulümle sürdürülemeyeceğini görecektir. Allah’ın rahmetinden kovulmuş bir topluluk, tarih boyunca insanlar tarafından da kovulmuştur. Netanyahu, bu kovuluş zincirinin son halkasını kanlı elleriyle yazıyor. İnancımız şu ki, Filistin dimdik ayakta kalacak. Çünkü hak, zulme galip gelmeye devam edecek. Netanyahu dostu olan Donald Trump’tan geniş topraklara sahip ABD’de de İsrail eyaletini kurmak için istediği kadar toprak isteyebilir. Belkide kalıcı bir çözüm bu şekilde olur…
1
23
80
Vicdanı Olmayanların Katlettiği Sessiz Canlar Onlar, Allah’ın sessiz kulları… Ne kimseden bir kötülük beklerler ne de kimseye zarar verirler. Küçücük bir sevgiyle, bir lokma ekmekle mutlu olurlar. Sokakların gerçek sahipleri, masum bakışlı canlarımız… Ama bazı kalpsizler için onların varlığı bile fazla geliyor. İşte Vize Çakıllı Beldesi’nde yaşanan vahşet tam da bu vicdansızlığın, merhametsizliğin sonucu. Zehirlediler… Acı çekerek öldüler… O masum gözler, can havliyle yardım isterken, birileri onları yok etmenin rahatlığıyla hayatına devam etti. Nasıl bir yürek, nasıl bir vicdan, nasıl bir insanlık bu? Bir canlıyı zehirlemek, onun yavaş yavaş ölmesini izlemek, ardından hiçbir şey olmamış gibi yaşamak… Hangi insan bunu yapabilir? Hangi insan böyle bir günahın, böyle bir zulmün altına imza atabilir? Biz onların feryat eden sesini duyuyoruz, peki ya siz? Çaresizce kıvranırken can veren o masumların sesi kulaklarınıza gelmiyor mu? Bir sokak hayvanının canını almakla, bir insanın canını almak arasında fark olmadığını anlamak için daha kaç canın ölmesi gerekiyor? Bir gün gelecek, o katiller vicdanlarıyla yüzleşecek. Belki burada değil, belki mahkeme salonlarında değil… Ama Allah’ın adaletinde, zerre kadar haksızlık edilmeyecek o gün geldiğinde, onlara yapılanların hesabı tek tek sorulacak! Çünkü merhametsiz yüreklerin kurtuluşu yoktur. Sokaktaki canlarımız sahipsiz değil! Onlar rabbimizin emaneti.! Onları korumak, yaşatmak, bir kap yemek vermek yerine zehir saçanlar, unutmayın.! Siz kaybettiniz! İnsanlığınızı, vicdanınızı, ahiretinizi… Ve merhamet, her zaman kazanır!
0
0
1
Sonsuzluğun Kokusu Her şey bir kokuyla başlar. Evrenin derinliklerinden süzülüp gelen, sonsuz bir güzellik fırtınasının ruhumuza değen ilk anıdır bu. Gözlerimizi kapattığımızda, zamanın ve mekânın ötesinden gelen o ince, tarifsiz rayiha içimize işler. Ne tam anlamıyla bir çiçek kokusudur ne de bir yağmur sonrası toprak. Belki yıldız tozlarının kozmik dansından doğan bir esinti, belki de henüz yaratılmış bir baharın soluğu… Bu koku, hakikatin kendini duyurma biçimidir. Güzelliğin görünenden ibaret olmadığını, ona dokunmanın ve hatta koklamanın da mümkün olduğunu fısıldar insana. Bir sabahın ilk ışıkları gibi tazedir. Rüzgarın taşıdığı eski hatıralar gibi derin… Uzaklarda, en bilinmez zamanlarda açan bir gülün kokusu gibi kalbimize sızar. Bazen bir bebeğin başında, bazen bir annenin şefkatinde, bazen de koca bir çınarın altında duyulur bu koku. İnsan, ruhunun derinliklerinde onu tanır ve ona döner. Çünkü güzellik, yalnızca görmekle anlaşılmaz. Bazen bir nefes alımlık kokuyla kalbe kazınır. Ve biz, bu sonsuz fırtınanın içinde savrulurken aslında bir tek şeyi anlarız. Bütün varlık, O’nun kokusunu taşır.
0
2
12