Ahmed Cevdet Paşa'ya göre imparatorluk dört esas üzerine inşa edilmiştir; Osmanlı hanedanı, Türk idaresi/hakimiyeti, İslamiyet ve İstanbul.
"bu dört esastan hangisine zaaf gelse binâ-yı devletin dört direğinden biri sakatlanmış olur."
İttihat Terakki ile alakalı komplo teorilerinin kaynağı İstanbul'daki G. Lowther ve G. Fitzmauirice isimli iki İngiliz diplomat.
Cemal Paşa'nın "şeytan ruhlu" diye tarif ettiği Fitzmauirice rahiplikten dönme ateşli bir tip. Dönemin tüm İTC karşıtı faaliyetlerinde parmağı var.
araplar elli yıl önceki süpriz saldırıyı b. hamdi'nin bestesiyle kutlamıştı. şimdi kamyonet kasasında anadan üryan ceset gezdiriyorlar.
aradaki fark çarpıcı.
Stanisław Chlebowski'nin "Śmierć Władysława Jagiellończyka pod Warną" eserinden bir detay:
II. Murad Varna muharebesinden hemen önce bir mızrağın ucuna haçlıların tek taraflı bozduğu Segedin Antlaşmasını astırmıştı.
Güneyde tarla ve sokak bekçisi, Anadolu'da ise Avrupa sermayesinin jandarması.
Bu jandarmanın komutanları da elçilik kapısı aşındıran Tanzimat paşaları.
"...asırlardan beri Türkiye'yi idare edenler çok şeyler düşünmüşlerdir. Fakat yalnız bir şeyi düşünmemişlerdir; Türkiye'yi."
askere yazılmak istedi fakat gözleri bozuk olduğu için kabul edilmedi. kuşatma altındaki leningrad'da gönüllü olarak itfaiyecilik yaparken bir yandan da meşhur 7. senfonisini besteleyerek müdafilerin sesi oldu.
bir memlekette böyle yüz adam olsa o memleketin sırtı yere gelmez.
bi arkadaşımla konuşuyorum hafızlıktan bunaldığını anlatıyor, dedim ki bunaldığında bi cama çık bi dolan odada, bana camdan bakma cezasının 100₺ olduğunu söyledi, ya cidden şu medreseleri adam akıllı insanlara verin, gerizekalı karılara veriyorsunuz milletin canına okuyorlar
Türk Müslümanlığı ağırbaşlıdır. Öyle İran'daki gibi bangır bangır bağıran ağlak vaizler, miting gibi cuma namazları olmaz. Tiktok hocaları sağolsun, bu da değişti.
malta esirlerinden ahmet ağaoğlu tam da amasya genelgesi'nin yayınlandığı günlerde şöyle yazmış:
"beş-on adamı tel örgü altına almakla, hatta beş-on tanesini öldürmekle bu cereyanın önüne geçemezler. onlar değil, Allah bile geçemez."
Franco 47 yıl önce bugün öldü. Franco öldüğünde Küba'da üç gün ulusal yas ilan edildi.
İspanya 1975 yılında 100 milyon dolarlık bir ticaret hacmiyle Sovyetler Birliği ve Japonya'nın ardından Küba ekonomisinin en büyük tedarikçisiydi.
“Türklerin devrimci olabilme yetisi yoktur çünkü askeri okullardaki tam sadakat mantığının hakimiyeti ile tehlikeli düşünceler ortaya çıkamıyordu.”
Friedrich von der Goltz
(Bilder aus der türkichen armee, Militär-Wochenblatt,no 64, ( Temmuz 1897), s.1762-69)
Talat Paşa'nın bugün artık "vasiyet" hükmünde olan siyasi ilkelerini hatırlayalım:
"Siyaset-i milliyemiz yabancıların siyasetine kapalıdır."
"Devletin fevkinde bir kuvvet olmayacaktır."
"Devlet, Türk milliyet ve zihniyetine istinat eder."
"Devlet, Türk harsını himâye eder."
Türkler bundan çok da uzak sayılmayacak bir geçmişte para toplayıp Hava Kuvvetleri'ne uçak alıyordu. Gönüllülük esaslı fon kurup göndeririz bir dahakine, yeter ki susun.
Bugünün Alman askeri istihbarat belgesi II. Dünya Savaşı’nda İran’dan Kürt grupların Türkiye’ye karşı gerçekleştirdiği silahlı saldırılar hakkında..
10 Nisan 1942 tarihli belgeye göre Rus makinalı tüfekleriyle donatılmış silahlı Kürt gruplar İran’dan saldırıda bulunarak sınırdan,
"bin seneden beri türk'ün silahı bugünkü kadar şuurlu, idealist, milli bir yolda çekilmedi.
...düşman önünde saf saf dövüşen türkler ellerinde allah'ın mübarek intikam kudretinin himaye ettiği silahı, türkiyemizin ve türklüğün hakkı, türk tarihinin şerefi için işletiyorlar."
Mesela bırakın azınlık haklarını, sadece "azınlık tanımı" tartışması 10 gün (14-23 Aralık) sürüyor. Avrupalılar mevcut imtiyazlarında ısrar ettikleri gibi, sürekli yeni taleplerde bulunuyorlar.
Gerçekten de boks ringinden hallice bir ortam.
Lozan'ın Antlaşma maddelerini değil tutanaklarını okuduğunuzda daha net anlayabiliyorsunuz. O kadar korakor tartışmalar yaşanıyor ki.
İsmet Paşa özellikle Lord Curzon ile ciddi bir rekabet içinde. Hemen her görüşmede İsmet Paşa deyim yerindeyse akademik bir sunum yapıyor
Eylül ayı güzelliklerle gel.. Mucizelerle gel.. Şifalandır bizi.. Öyle bir şey getir ki bize, öyle bir şey yaşat ki, bundan daha iyisi gelmez diyelim..
şeytanın avukatlığını yapalım.
imparatorluğun dağılması ve bu sayede türk nüfusun büyük oranda anadolu'da toplanması uzun vadede mutlak bir yok oluşu önledi.
Bazen de düşman doğrusunu söyler. Helen milliyetçisi Emmanuilidis, 'I. Dünya Savaşında o kadar çok kayıp verdiler ki asker kaçakları olmasa Anadolu'da Türk kalmayacaktı' der. Şimdilerde "Türkler kaçmış" diye zevzekçe konuşanlar da savaş çıksa İblip ya da Erbil için ölmezler.
Serinin en iyi kitabı.
Özellikle hakkında pasif bir padişah imajı çizilen Vahdettin'in iç politikadaki şahinliğini derli toplu anlatıyor.
Va. dönemi Nemrut Mustafa mahkemelerinden veya Kuvâ-yi İnzibâtiye'den ibaret değil. Her alanda sistematik bir mutlakiyete dönüş çabası var.
"çünkü ruh öldürülemez, el ile tutulmaz, tel örgüler altına alınamaz, hapishanelere atılamaz.
o hava-yı nesimiyi istila eder, yürür. bütün türk alemini sarar, yeni dallar, budaklar, kökler atar."
| mütareke ve sürgün anıları, 131.
türkler demir dövüp, barut kullanarak tüm dünyada ferman okuttu.
yeri geldi eksik kaldı, bu eksikliği sebil gibi kan akıtarak kapatmaya çalıştı.
bozkırın ortasındaki imalat-ı harbiye atölyeleri bir kıvılcımdı, bugün o kıvılcım alev oldu.
tebrikler.
arap dünyasına arapça propaganda, futbol takımı, hars komiteleri, halk polisleri (milis), türkiye'ye göçü engelleme vb.
hatay'ın ilhakı her bakımdan çok ciddi bir başarı.
70'li yıllarda Türk, Amerikan ve İsrail diplomatik misyonlarını hedef alan, Lübnan-Filistin merkezli saldırılar birbiriyle bağlantılı.
Asala-Münih Katliamı-Efrom Elrom vs birbirinden ayrı düşünülemez.
Buna rağmen Türkiye'deki İsrail-Filistin algısı çok ilginç.
İtilafçılar ve devamındaki siyasi-toplumsal gelenek; İngiliz menşeili, bu şizofrenik teorilerin üstüne mal bulmuş mağribi gibi atlamış.
Lowther'in 1910'da yazdığı raporda, propaganda malzemesi olarak kullanılmasını salık verdiği bu teorilerin 2023'te bile hala daha alıcısı var.
Gazze’de VIP Trajedi
İskoçya Başbakanı Hamza Yusuf’un eşi Filistin kökenli.
Eşinin anne-babası dahil, çoğu akrabası Gazze’de bombardıman altında.
Yusuf onları da çıkartamıyor.
“Ateşkes… Herkes Hamas değil… Londra devreye girsin… insani yardım” sözünü de dinleyen yok.
Ermeni ve Rumlar'ın kendi ulus devletleri vardı, Anadolu'da başarısız olunca oraya göçtüler. Senin kuru canından başka neyin var da Lozan'ı ve ulus devleti tartışmaya açıyorsun?
Tanzimat'dan beri tüm gelişmelerde seyirci olan halk, Mütareke döneminde ilk defa ipleri eline aldı. Kendi insiyatifiyle örgütlendi; delege seçti, kongre topladı, silahlandı.
Savaşa veya Ankara'ya itaate zorlanmadılar, ikna edildiler.
h. ziya ülken 14-15 yaşındayken "noyan kurt" adını kullanan hızlı bir turancıymış. hatta okulda mensuplarının kırmızı rozet taktığı turancı bir cemiyet kurmuş. (1915)
"Bu ülkenin renkleri vardı" romantizmi ne zaman biter bilmiyorum. İstanbul veya İzmir işgal edildiğinde işgalcileri alkışlayan, destekleyen, her türlü fenalığa kalkışan biz miydik? Ben iyi insanım numarasıdır bu hatta laf cambazlığıdır.
Kadet Kongresi, 1917:
"Türkiye'nin yok edilmesine, tarumar edilmesine biz asla razı değiliz. Türkiye'nin vücut ve bekasına aykırı olan siyasete iştirak etmek bizim dinî ve ırkî hislerimize mugayirdir."
| Sadri Maksudi Arsal