Şu kare üzerine bir makale bile yazılabilir, yazabilirim. Ülkemiz için çok ama çok büyük şeyler anlatıyor bu kare. Abartmayın diyenler olacaktır ama hayır, bu kare bizim ülkemiz için çok şey anlatıyor. Bu kare aslında sadece bir kare değil bence.
Dünyanın en güzel şeylerinden biri ne derseniz; Acelesi olmadan yapılan kahvaltı derim. İnsana bundan daha fazla huzur veren bir şey var mı, bilmiyorum.
Bu çocuğu gördüğümde aklıma gelen tek şey; Çocuklar için şehirlerlerde hiçbir alan olmadığı, belediyelerin sadece eş, dost, akraba para yedirdikleri, ne park, ne yeşil alan, ne havuz, ne de oyun alanı anlamında belediylerin bu konularla gram ilgilenmedikleri.. Gördüğüm şeyler bu.
Çocuğumuz “özgüven’’ sahibi bir birey olsun diye yola çıktık ama bizi duymayan, bizim söylediklerimizi umursamayan, kurallar konusunu önemsemeyen 5 yaşında bir çocuğumuz oldu. Bugün artık okuldan da dönüş aldık ve ebeveyn olarak danışmanlık almamız önerildi. Gerçekten üzgünüz.
Gelin şöyle yapalım, çocuk sahibi olalım ve çocuğu ormanlık bir alana bırakalım. Kendisini doğanın akışında büyütsün. Travmatize olmamanın tek yolu bu heralde. Hayır deme, aferin deme, eleştirme, çok evet deme, yan bakma, tam düz bakma, kaşını kaldırma, gözünü az aç falan.
Çocuk, hayatın her anında ikna edilmesi gereken birey değildir arkadaşlar. Bazen çocuğa bir şeyi açıklarsın ve açıkladığın şeyi uygularsın. Bu kadar. Bir çocuk minibüs durağına geldiğinde inmesi gerekiyorsa ebeveyni onu indirir. İnmeye ikna olması için 15 kişi çocuğu beklemez.
2016’dan beri minik bir anaokulu kurucusu olarak şunu yazayım; Sen okulunda şöyle bir sistem kur ve bir çocuğun eline bir damla sıcak su gelsin ya da bir çocuk yanlışlıkla kendine/başkasına zarar versin, o okul kan ter içinde kalır,kimse hesap vereceğini şaşırır. Mahkemeye düşer.
Kardeş dünyaya getirmek için çocuktan izin alınmaz, şehir değiştirmek için çocuktan izin alınmaz, okul değiştirmek için çocuktan izin alınmaz, evden çıkmak için çocuktan izin alınmaz. Çocuğa süreç hakkında bilgi verilir, durum anlatılır, zorlandığı anlarda da yanında olunur.
Bu amca ve eşi haftanın 3 günü, Konya'da hastanelerin acil servislerinin önünde evlerinde yaptıkları çorbayı ikram ediyorlarmış hasta yakınlarına.
Hem de her hafta ve hiçbir ücret talep etmeden. İnsan bu dünyada var ise, iyilik yaparak daha da var olacak.
İlişkide strateji olmaz, taktik olmaz, gündem olmaz, gün öncesinde plan program olmaz. Onun adı ilişki değildir zaten. Bir şeyler yaşamak için uygun bulunan biriyle takılmaktır o. İlişki dediğin şey, duygu ve mantığın olduğu, duygunun da ağır bastığı bir hal’dir. Strateji yoktur.
Bizim herkesten daha fazla hırs ve amaç sahibi olmamız lazım. Yapacak tek şeyimiz var bizim; çok çalışmak, daha çok çalışmak. Serdar Kuzuloğlu
@mserdark
ağzına, yüreğine sağlık be abi. Muhteşem bir özet yapmışsın.
Meslek hayatımda ilk defa 8 yaşında bir miniğin, uğradığı akran zorbalığı sürecini anlatırken ağlamasına seans sonrası eşlik ettim. Sessizce anlatırken ağlaması, yapamıyorum abi demesi falan çok üzdü beni. Akran zorbalığını gerçekleştiren çocuğunuz ise lütfen bunu es geçmeyin.
Dünya üzerinde herkes ebeveyni tarafından kötü anlara maruz kalmıştır. Bu gayet “olağan” şeyi dünyanın kabusu olarak aktaranlar hepimize yalan söylüyorlar. İstismar, ihmal, geri dönülmez hasarlar bu yüzden görülmez oldu. Anne bağırmıştır, baba görmemiştir. Olur bunlar. Olacak.
Modern Ebeveyn Olma ve Özgür Çocuk Yetiştirme. Çağımızın en anlaşılamayan iki terimi. Çok net şekilde böyle bir durum söz konusu ve her geçen gün süreç daha acayip bir yere gidiyor. Sınır denen kelimeye dair alerjik bir ortam oluşturuldu ve şimdi işin içinden çıkılamıyor.
Ecem Taşer olayı bize şunu gösterdi; Okullarımızda olan akran zorbalığı tesadüf değil. Burada o kadına ve eşine adice ve aşağılıkça yazılar yazanlar birilerinin annesi, babası, abisi, ablası. Ve çevrelerindeki çocuklara bu şekilde rol model oluyorlar demek ki. Çok net resim bu.
Heyecanlı ve dürtüsel bir milletiz. Depremin ilk günü ülkeden kovduğumuz starbucks, bostancı ve cadde’de tek bir yerde boşluk olmayacak şekilde doluydu. Belki de dürtüsel davranmak yerine sürdürülebilir bir hafızayı devreye sokmalıyız. Bunun üzerine düşünmek lazım.
Psikiyatri ve Psikoloji dünyasının en büyük düşmanı; cem adrian. Adamı dinleyip olumlu hayat yaşayan görmedim neredeyse. Nasıl etki bırakıyor bilmiyorum ama dibe götürüp, içe dönük bir kişiliğe bürüyor insanları.
Eylem Tok olayını günlerdir dinliyoruz, okuyoruz. Herkes bir açıdan yaklaşıyor. Ben olaya, “Çocuğuna Tapınma” açısından yaklaştım, kendimce anlatmaya çalıştım, burada da yazmaya çalışayım. Günümüzde modern ebeveynlik diye bir kavram var. Kendini çocuğuna adayan anne ve babalık.
Seanslarda, ilk görüşmelerde hiçbir çocuğun,”babam/annem bana adidas ayakkabı al,nike tişört aldı” onları çok seviyorum dediğini duymadım.Babam/Annem pazar gününü bana ayırıyor, salı akşamları eğlence zamanı,
onları çok seviyorum dediklerine ise çokca şahit oldum. An, hayat’tır.
Yedi yaşında bir çocuk çok iyi yüzüyorsa ve lisans çıkarılacak düzeyde performansı varsa ve bir süre sonra, “ben devam etmeyeceğim, sıkıldım artık” diyorsa, ebeveynin, “biz senin devam etmeni istiyoruz, yüzerken seni izliyoruz ve aldığın hazzı görüyoruz” diyebilme hakkı vardır.
Özellikle erkek çocuklar okulda iken teneffüslerde, uzun yemek aralarında top oynamak istiyorlar, maç yapmak istiyorlar. İstisnasız bütün okullarda bu yasaklanmış durumda. Sevgili okul idarecileri bunun başka bir yolu yok mu ? Bu mantıklı bir çözüm değil haberiniz olsun.
Mükemmel yanıtlamış Uzerli. Her şeye, her olaya başarı odaklı bakmak, istersen olur, inanırsan yapardın zırvalıklarından uzak, hepsi bir deneyimdi, gayet keyifliydi, bir sır, şifre yok, yaşıyorsun bazen oluyor ve bazen olmuyor demiş harika şekilde. Ağzına sağlık.
İyi ilişki ( sadece sevgili, aşk değil ) insanı bu hayata dair sağlıklı tutan iki üç faktörden en önemlisi. İyi bir ilişkiyi karşılıklı beslemek ve onunla büyümek bir insanın bu hayattaki en büyük şansı olabilir. Bu şans geldiğinde değerlendirmek lazım.
Dün akşam otizm/ekran ilişkisi üzerine bir tartışmayı takip ettim burada. Ekran otizm yapar/yapmaz, otizm doğuştan/doğuştan ama diye devam eden tartışma. Ben de 0-6 yaş aralığında otizm yelpazesinde ya da otizm tanılı minikleri takip eden biri olarak bir şeyler yazmak istedim.
İnsan olan her yerde üzülmek vardır, insan olan her yerde hayal kırıklığı vardır, insan olan her yerde hata vardır, yanlış vardır. Ebeveyn tutumlarını sadece yaralayıcı insan davranışı olarak anlatmak dünyanın en kolay işi. 150 sayfalık kitap yazarım. Ama gerçekten yeter artık.
Bunca iyi insanı kim yetiştiriyor, bunca güzellik kimler tarafından gerçekleşiyor, bunca vicdanlı insanı kim hayata dahil ediyor. Yok ama bunu anne baba yapıyor olamaz di mi ? Kendi öğreniyordur çocuk, anne ve baba demek hasar verici demek. Çok pardon. Rezalet bir durum artık bu.
Yüzleri belli olmasın diye böyle çektim, ikisi de kağıt toplama araçlarını kenara çekmiş dinleniyorlardı, ikisi de Galatasaray videolarını izleyip, marşlarını dinliyordu. Muhtemelen akşamı heyecanla bekliyorlar. Futbol sadece o anda yaşanan bir şey değil. Bir umut. Bir hayal.
İnsan çocukken travmatik bir deneyim yaşayabilir. Bu travmatik deneyim o insanın gelecekteki yaşamını, evliliğini, çocuğu ile ilişkisini perişan edecek bir yere evrilecek diye “ BİR KANUN” yok. İnsan süreci onarabilen bir varlık. Onarmak için adım atılmalı, yapılması gereken bu.
Dört yıl üniversite oku, iki yıl boyunca 245 bin lira vererek yüksek lisans yap, ( 350 bin olan da var ) bi 100 bin de eğitimlere vererek alana giriş yap ve ilk iş deneyiminde sana teklif edilen para 10 bin lira olsun. Dernekler tam olarak ne yapıyorlar ben öğrenmek istiyorum.
Her ayrı gün ebeveynler çocukları nasıl yaralarlar diye uzun uzun yazılar okuyoruz. Olay bildiğin duygusal mastürbasyona döndü. Bir ebeveyn vardır, bir çocuk vardır ve onun hayatını mahveden bir de anne baba vardır. Dünya da bunun üzerine kurulmuştur. Dön dolaş hikaye bu.
Yirmi kişi çalıştıran bir iş yeri asgari ücret zammı ile birlikte aylık 100 bin lira daha kazanması gereken bir sabaha uyandı. Sizce bunu nasıl kazanacak. Zamlar başlamış diyorlar :) Mesela başka ne bekliyorsunuz arkadaşlar :) Gerçekten ne bekleniyor esnaftan ?
Hayatımda hiçbir mülteciye, geldiği yer neresi olursa olsun kötülük yapmadım, dışlayıcı tavır almadım. Elimden bir şey gelirse yardımda bulundum. Gelinen noktada ortada bir “kontrolsüz göç” sorunu var ve hükümet ekonomide olduğu gibi yine “görmezden gelme” seçeneğini kullanıyor.
Bu da diğer olay. Annen ve Baban var bu hayatta. Senin deneyimlerin, yaşam tecrübelerin, ilişkiler sayesinde edindiklerin falan hiç önemli değil. Sen yoksun, sadece onlar var. Onlar da yoktu bu arada, onların da anne babaları vardı :) Sonra onların da anne babaları :)
Bu adamı takip eden psikolog arkadaşlar var. Büyük şaşırıyorum. Dün de izmir’de gösterisi varmış, salon tıklım tıklım. Vallahi bazı şeyleri insan açıklayamıyor. Analiz falan yeterli gelmiyor. Yok yani, açıklanamıyor. Kalıyorsun öylece.
Davranış bilimleri uzmanı Aşkım Kapışmak: “Esmerler endorfini daha çok salgıladığı için daha yoğun cinsellik yaşar, libidosu yüksektir. Beyaz tenliler cinsellikten ziyade yan yana olmayı sever. O yüzden iyi bir cinsellik istiyorsan tercih esmer olmalı.”
Ötekin oğlu mu ? Bu adam kötü insan beyler. Kötü insan her şeyi yapar. Durum tahmin ettiğimizden de kötü. Vicdan önemli şey, birinde o yoksa durum bu oluyor.
Göz göre göre eyt denen rezillik ile 60-70 yaşında insanlar ele güne muhtaç duruma geldiler. Maalesef bir seçim uğruna çıkan o karar bu ülkenin tarihinde kara leke olarak hep kalacak. 40 yaşında insanlar gevşek gevşek ben emekliyim diye dolanıyorlar. Yazık bu ülke insanına.
Dünden beri aksaray’da yaşanan otizm olayını okuyorum. İçim kan ağlayarak ibretle yazılan samimiyetsiz duyarları okuyorum. Ben istanbul’da 4 yıldır butik bir anaokulu işletiyorum. Anadolu yakasında bütün okulları neredeyse biliyorum. Bu kadar hassas isek bu çocuklar nerede ?
Sevgili ebeveynler.. Çocuklarınızı akışta büyüteceğiniz anlar vardır bu hayatta, çocuğumu yataktan nasıl kaldıracağım diye bir soru olmaz, bunun psikolojik tarafı falan yok, lütfen sizi batağa çeken uzmanlardan uzak durun. Çocuğunuz uyanınca gidin yatağından alın, bu kadar.
Zorbalığa uğrayan çocukların ise içe dönmeleri, hayattan alacakları keyfi alamamaları ve bunun sürekli hale dönüşmesi günümüzün en büyük problemlerinden olmaya başladı. Ve, zorbalığı gerçekleştiren ailelerin, “bunlar çocuk” olur böyle şeyler dönüşü ile konu ile ilgilenmemeleri.
Bir annenin çalışıyor ya da çalışmıyor olması, çocuğuyla kuracağı bağ ile doğrudan ilişkili değildir. Bağ; çocuğunla olduğun zaman diliminde o’na ne kadar dokunabildiğinle ve o’nu ne kadar duyabildiğinle ilişkilidir. Bazen bir saat, beş saatten daha çoktur. Evet, böyledir.
Mesajdan sonra
@aysebilgeselcuk
hoca ile temas kurdum ve ondan konu ile ilgili fikirlerini merak ettiğimi ve daha önce değinilmeyen bu konu ile ilgili yanlış bir şey yazmamak için kendisinin yazmasının sağlıklı olacağını ilettim. O da şu satırları iletti sağ olsun;
Bu hayatta kaçınılması gereken ilk şey “aşırılık” olmalı. İlişkide, iş yerinde, sosyal hayatta, spor müsabakasında, hayatın her anında kaçınılması gereken şeydir aşırılık. Kaygı, ne az/ne çok, Hırs, ne az/ne çok, Sevgi, ne az/ne çok, Umut, ne az/ne çok. Her şey.
Sen danışanın anlattığını burada nasıl anlatırsıncılar çıkabilir, derdim o değil önden yazayım. Olayları dramatize etmeyle yıllardır mücadele de eden biriyim, onu da belirteyim. Burada sorun akranlarına iyi davranmayan çocuklar ve sayılarının her geçen gün hızla artması.
Çocuk dediğin hareketli olur, özgür olur gibi aslında olması gereken şeyi, “çocuk istediğini yapar, bırakın yapsın” tarzında absürtlüğe eviren uzmanlar eserleri ile gurur duyabilirler. Okul öncesi kurumlar kurallara uyamayan, sınırlarda zorlanan çocuklar ile mücadele etmekteler.
Annesini, babasını eşiyle dostuyla gömemeyen, üç beş kişi defin işlerini gerçekleştiren insanlar şu anda kongreyi izliyorlar. Gerçekten bu insanların ne düşündüklerini kimse merak etmiyor mu ? Bunun adı akıl tutulmasından başka bir şey. Ülke insanına yapılan saygısızlık bu. Ayıp.
Aynı anda; Çocuğunuzu dünyadaki her şeyden çok sevebilirsiniz ve yine çocuğunuzdan sıkılıp yeter artık diyebilirsiniz. İkisi de insana ait, ikisi de çok olağan duygular. Kendinizde bir problem olduğunu düşünmeyin. Gayet akıştasınız.
Bu ülkede milyonlarca iyi insan ve onlarca kötü insan var. Sürekli ama sürekli kötü insanları ve kötülüğü konuşmaktan zevk alan bir model var. Beledeyeler ağzına kadar yardım yapan insanlarla dolu, herkes bir yerden tutmaya çabalıyor, bu ülke insanı çokça iyilerden oluşuyor.
Sevgili arkadaşlar, paylaşımın benim çocuğum olduğum düşünülmüş ama değil :) Oladabilirdi ayrı olay :) Bunu da dipnot olarak düşmek istedim. Sevgiler :)
Ama hocam çocuğum, “ben gitmek istemiyorum” dedi. Sevgili anne ve babalar çocuğunuzun zararına olmadığını gördüğünüz, ona katkı sağladığını gördüğünüz durumlarda insiyatif alın, korkmayın. Çocuğunuza zarar vermiş olmazsınız. Karşınızda bir çocuk var ve siz bir ebeveynsiniz.
Sevgili Psikolog arkadaşlara birkaç kelime iletmek isterim.
Arkadaşlar, hepinizin atölye ve eğitim açtığını görmekteyim. 23, 24 yaşında mesleğin başlarında iken sizce böyle işlere girmek ne kadar sağlıklı ? Bir uzmanın sadece akademik bilgiyi başkalarına aktarması mıdır olay ?
Öpücük yolla, el salla, merhaba de, kameraya bak. Türkiye seni seviyorum de, abilerine gül, ablalarına bak. Arkadaşlar saatlerce, günlerce enkazın altında kalmış 3 ve 4 yaşında iki çocuğu ne zaman rahat bırakacaksınız ? Gerçekten aklımı yitireceğim.Aklı başında bir kişi yok mu ?
Garanti mutsuzluk formülü;
*Hiçbir şey üretme
*Sürekli hayatın zor olduğunu tekrarla
*Sürekli şikayet et ve her şeyi eleştir
*Harekete geçme ve günlerinin sürekli aynı olduğunu izle
*Kendine benzer arkadaşlar bul ve onlarla da hayatın yaşanmaz olduğunu konuş.
Şu anda gösterdiğiniz davranışlarınızın tek sorumlusu “çocukluğunuzda ebeveynlerinizin size davranışları” değildir. Çocukluğunuzu rahat bırakıp yetişkinliğinize doğru ilerlemenizin zamanı gelmiş olabilir, oraya yönelmenizi öneririm.
Yetişkin bireylere, yolda yürüme, sıra alma, sıra bekleme, selam verme ve sürdürme, göz teması kurma gibi konularda bir eğitim süreci gerekli. Çocuklardan başlayarak yanlış yapıyoruz sanırım.
Otizm bir “anne ile bağlanma problemi” değildir arkadaşlar. Bağlanma çalışılıp otizm’i yeneceğiz demek ayıptır.
Otizm bir “beslenme problemi” de değildir arkadaşlar.Diyet çalışıp otizm’i yeneceğiz demek ayıptır.
Otizm gelişimsel bir iletişim güçlüğüdür.Eğitim ile desteklenir.
Saygı Duymak ve Çocuğu Duymak konusunun istismar edildiğini, çocuğun geleceği ile ilgili alamayacağı kararlarda ebeveynin kararı vermesini, “çocuğu görmemek, duymamak, düşüncesini yok saymak” şeklinde yorumlayanlardan kaynaklı anne ve babalar ne yapacaklarını şaşırmış haldeler.
Otizm, keyifli ve kolay bir iletişim güçlüğünden ibaret bir durum değildir.
Otizm, üstün yetenekli bir çocuk olma durumu değildir.
Otizm, güle oynaya ve eğlence ile geçen günler değildir.
Otizm, çocuk için ve anne/baba için gerçekten zor bir durumdur. Çok zor bir durumdur.
Sevgili Ebeveynler; Çocuklarınız özellikle 6-16 yaş aralığında yaptığı davranışların sorumluluklarını alsınlar. Bu bazen disiplin cezası, bazen uzaklaştırma, bazen mahrum bırakma şeklinde olabilir. Bakın bu 19 ve 24 yaşında iki katil bize bir şey anlatıyorlar. Düşünmeliyiz.
Ekran bağımlısı olmuş 8 yaş çocuğuna kitap okutamazsın, yemek yediremezsin, kendi başına kal diyemezsin, bir şeyi sürekli yapmasını bekleyemezsin. Ekranı kurtarıcı olarak gören ebeveynin olduğu, günün tüm vaktini ekrana hapsolmuş şekilde geçiren çocuğun olduğu evde huzur olmaz.
İnsanlar ücretsiz şekilde denize caddebostan’da girebiliyorlar diye premium türk izzet beyimiz üzülmüş, çocukluğunun geçtiği yer olamaz demiş burası. Tam olarak insanların denize giriyor olabilmeleri neden ağlatıyor izzet beyimizi ben çözemedim.
Hatipoğlu’na çıkarılan kız çocuğu.. Sevgili anne, senin ilişkinin bitmesinin bedelini neden o küçüçük çocuk ödedi ? Tüm ülkenin gözü önünde kızcağını ağlattın ya, hiç mi vicdanın sızlamadı ? Ebeveyn olmak böyle bir şey mi ? Onu izleyen boşandığın eşine ders mi verdin şimdi ?
9 yaşında sınıfta istenmediği için intihar eden çocuğun sınfında olan çocukların ebeveynleri yerin dibine girmeliler. Ayrıca, aynı ebeveynlerin otizm, down, davranış problemi olan çocukları da istemediklerine adım gibi eminim. Çünkü, vicdansızlık denen şey böyle bir şey.
Arkadaşlar, çocuklar “tapınmamız gereken canlılar” değiller. Çocuklar dünyayı deneyimleyen, bu deneyimde bizim yardımımıza ihtiyaç duyan canlılardır. Her istedikleri olmak zorunda değil, maddiyat onları mutluluğa götüren mutlak şey değil. Mutluluk bağ ile alakalı bir durumdur.
Okul rehberlik birimi ile mi görüşülmeli, anne bana bunu yapmalı, uzman desteği mi alınmalı, anne baba bunu yapmalı. Psikoterapi süreci mi başlamalı, anne baba bunu yapmalı, ev içi iletişim mi düzenlenmeli, anne baba bunu yapmalı. Ebeveyn sorumluluğunu yerine getirmeli.
Akranına iyi davranmayan çocuğun direkt olarak annesi ve babası bunun sebebidir diyemeyiz. Anne ve Babanın bu durumdan dolayı öfkelenmelerine gerek yok. Çocuk sosyal bir varlık, durumun nedeni farklı olabilir. Fakat, anne baba bu durumda insiyatif almalı ve çözümü araştırmalı.
Çok çok mutlu oldum bu olaya ya. Böyle bir babanın oğlu inşallah babası gibi ahlaklı ve dürüst bir insandır ve ülkemize fayda sağladığına şahit oluruz.
Serdar Ali Çelikler. Bir insan ekranlardan başka bir insanın eşi için, “gidersin sen onu sunarsın” başkalarına tarzında bir açıklama yapıyorsa o insanın namus kavramında bir sıkıntı vardır. Ama problem bu değildir, problem bu insanın bunu ahlaksızca ve rahatlıkla ifade etmesidir.
Bir insanın kendisi ve hayatı ile kavgası bitmediği sürece akışında var olan kaoslar ve olumsuzluklar bitmeyecektir. Bazen olanı kabul ederek, bazen kabul etmeyip yön değiştirerek, bazen farklı bir seçenek ile ama bir şekilde kavga bitirilerek hayat devam etmeli.
İnsanlar kendilerini, gezdikleri yerleri ya da hoşlarına giden şeyleri sosyal medyada paylaşıyorlar. Sadece “paylaşmak için” paylaşıyorlar. Her şeyi bir patoloji, her paylaşımı bir analiz malzemesi olarak görmeyi bırakmalı bizim meslektaşlar. İnsan bazen sadece bir insandır.
Anaokulu ya da kreşler bir çocuk fotosu paylaştığında burada kıyameti koparan arkadaşlar çoluk çocuk mahremiyeti dinlemeden her şeyi ortaya döküyorlar. Travma deniyor, tetiklenme deniyor ama pek kimsenin umrunda değil. Daha çok tık alma, daha çok izlenme her şeyden önce geliyor.
13 yaşında, 14 yaşında çocukları odalarından çıkaramıyoruz. Odasında telefon ya da bilgisayar ile yaşayan, evin salonuyla ilişkisi olmayan çocukların zemini tam olarak burada atılıyor. Çocuğun alabileceği kararlar, alamayacağı kararlar vardır. Ebeveyn sorumluluk alabilir.
Maalesef sahada çocuklarla çalışmayan, hayatında hiçbir şekilde danışmanlık vermemiş insanların yazdığı kitaplar, verdikleri seminerler ve direkt olarak “ebeveyn zarar verici bir canlı” şeklinde anlatıları insanların korkmasına neden oldu.
Arkadaşlar, insan yaralanır ve iyileşir. Anne ve Baba denen varlıkların görevi sadece evlatlarını yaralamak değildir, sadece yaralayan da değillerdir. İnsanın yaşadığı olumsuzluklar ise sadece anne ve baba eseri de değildir. Bu tamamen bir abartının günümüze yansımasıdır.
17 yaş, şimdi de 16 yaş.. Bu topraklara iyi yönetici, istikrarlı plan program gelsin, bu toprakların çocukları herbir şeyi başarırlar. Sadece ahlaklı, etik idareci ve yöneticilere ihtiyacımız var. Sonrası gayet güzel ilerleyecek. Aslan kardeşim benim.
🇹🇷Kuzey Tunçelli nefis yarıştı!
🏊♂️ 16 yaşındaki milli yüzücümüz, erkekler 1500 metre serbest stil elemelerinde 14:45.27'lik derecesiyle serisini büyük bir farkla birinci sırada tamamladı.
Tebrikler Kuzey! 👏
Otizm tanısı almış çocuk, “melek” değildir.
Otizm tanısı almış çocuk, “acınma” ihtiyacı olan birey değildir.
Otizm tanısı almış çocuk, “kader, napalım” denecek çocuk değildir.
Otizm tanısı almış çocuk, “gelişimsel farklılığı olan ve gerekli desteği alması” gereken bireydir.
Arkadaşlar İnfluencer tayfadan etkilenip evinden uzaklaşan, kaçan ve onları görmek, onlara yakın olmak isteyen gençler var. Bu gençlerin aileleri danışmanlık almaktalar. İş bu boyutta. Kim ki, ne alakası var, kimse kimseden etkilenmez diyorsa hayatı iyi gözlemleyememiş demektir.
Kırk dakikalık bir yayında, Ali’ye bir yerde hitap ederken, “babacığım” dediğim için eleştiriler gelmiş :) Bir uzman nasıl çocuğuna babacağım der diye. Sadece bu olay ebeveynlerin nasıl bir girdabın içinde olduklarını hatırlattı bana. Detayda boğulmaktan içeriği kaçırma durumu.
Neden herkes her şeyi analiz etmek istiyor ? Çocuk elini kaldırıyor, elini kaldırmak ne anlama gelir ? Anne parkta bankta otururken uzaklara dalmış, dalmak ne anlama gelir ? Dümdüz el kaldırmak ve dümdüz dalmak bunlar arkadaşlar, analizlik bir durum yok.
Kadıköy’de uzmanlığını yapan doktoru Tuzla’ya balık almaya yollayan doktorlar mı ölen kızcağıza üzülüyorlar ? Bugüne kadar askeriyeden beter olan “uzmanlık” sürecinde yaşanan rezilce eziyetlere karşı ne yaptınız ? Hocalarınız sizi ezerken ne yaptınız ?
Son; Yüzlerce, binlerce yetenekli çocuğumuz, “ben gitmek istemiyorum” nedeni ile kocaman başarılı ve mutlu olacakları alanlardan uzak kalıyorlar. Çünkü o minik yaşta neyin nasıl olacağını bilmiyorlar. Sonra mı, annem/babam beni devam ettirmemişler abi oluyor. Direkt bu oluyor :)
Partisiz bütün ama bütün siyasilerin şu dört dakikayı elli kere izlemeleri gerekiyor. Bu kadar basit, bu kadar anlaşılması kolay olan durumların halen anlaşılamıyor oluşu çok üzücü. Sevgili
@ersoyakif1
ağzına, yüreğine sağlık.
Seans arasında biraz da aceleye gelen bu 12 dakikalık röportajımız dünden beri çok güzel dönüşler aldı. Bu kadar ilgi olacağını beklemiyordum. Vakti olan aşağıdali linkten söyleşimizi izleyebilir. Ayrıca röportajı gerçekleştiren Gülsen Yavuz’a teşekkür ediyorum.
• Travma istismar edilen bir endüstriye mi dönüştü?
• Günümüz ebeveynlerinin içinde bulunduğu çıkmaz ne?
• Çocukluğumuzun kader mahkumu muyuz?
Psikolog Cihan Çelik’e travma olgusunun nasıl algılandığını ve ebeveynleri nasıl etkilediğini sorduk
👉🏻
2 milyon 250 bin kişi emekli oldu, hayırlı olsun bu arkadaşlara. Böylece ülkede 15 milyon emekli insan oldu. 40 yaşında emekli olan insanların ülkesi Türkiye. Allah bu ülkenin ekonomik anlamda yardımcısı olsun. 20 yaş civarı gençlere ise ne denecek hiç bilmiyorum.
Çocuktur yapar, ya daha yaşları küçük kurallara uymayabilirler, bırakın mekanda istedikleri gibi takılsınlar, kimse karışamaz çocuğum istediği gibi bağırarak konuşur, kendinize bakın siz koşabilir benim çocuğum rahatsız oluyorsanız siz kalkın falan demeye devam mı ?
Hocam, çocuğuma yeter artık sus dedim, bunu nasıl dedim ben, üç gündür uyuyamıyorum. Hocam, çocuğum bana bir şey demiş ama ben duymamışım o anda telefona bakıyormuşum, bir haftadır özür diliyorum, çok kötüyüm. Nasıl yaptım bunu ben. Durum buraya geldi, bu normal değil.
İsteriz ki, kimsenin annesi kendisine bağırmamış olsun, isteriz ki, bir şey dendiğinde baba duymuş olsun. Ama bunların gerçekleştiği ve gerçekleşmediği zamanlar olacaktır ve gayet akışta şeylerdir bunlar. Sürekli olan,ihmal ve istismar kategorisinde olmayan şeyler hayata dairdir.