Hukukun üstünlüğünü savunuyorsanız önce yargının gerçekten bağımsız olduğunu gösterin. Siyasi davalar ve keyfî tutuklamalar ortadayken "Hiçbir baskıyı kabul etmeyiz!" demek sadece söylemde kalıyor.

Mustafa Kemal Atatürk, kadınlara seçme ve seçilme hakkını birçok ülkeden önce verdi. Bunu gericilere rağmen yaptı. Ama bugün Özlem Zengin ve türevleri, Atatürk’e laf yetiştirirken o gericilerin gölgesinden çıkamıyor. Sahte mağduriyetleri bırakıp gerçeklerle yüzleşin.

"Ne büyük strateji!" veya "Of, devlet be!" diye övmeye kalkmayın. Gerçek çözümler üretmek yerine geçici figürlerle gündemi yönetmek, halkı kandırmaktan başka bir şey değildir. Sorunları örtmek, onları çözmek anlamına gelmez.

Bu karar bilinçsizce alındıysa derhâl gözden geçirilmelidir. Eğer bilinçli bir tercihse asıl soru şudur: Ne yapılmak isteniyor? Ordu içinde neyin zemini hazırlanıyor?

Anlatıyı yöneten, gündemi belirler; kitlesinin duygularını okuyan, iktidarı elinde tutar.

RT @medreyata: Sirkte yaşıyoruz.

Dün karşı çıktığına bugün sarılan, her sözünü yutan bir siyaset… Güven kayboldu, itibar sarsıldı; bedelini hepimiz ödüyoruz.

Ve perde kapandı...

Her tutuklama, beraberinde birçok soru işareti doğuruyor.

Meşruiyet sandıkla başlar; ama orada bitmez. Hükûmetler oylarla seçilir; adalet, hukuk ve özgürlüklerle meşrulaşır.

Trafik kuralları herkes için eşit olmalıdır. Hiçbir milletvekilinin ya da bireyin kurallardan muaf olması söz konusu olamaz.

Her şeyi birilerinin talimatıyla mı yaparsınız? Her kararınızı yüksek müsaadelerle, affına sığınarak, tensipleriyle mi alırsınız? Sizin hiç kişiliğiniz yok mu?

Cehalet, en yüksek perdeden konuşmayı sever.

Köroğlu’nu beklerken kendi kılıcımızı kuşanmayı unuttuk.