Başrahip manastırdaki kitapları ateşe verir ve şöyle der:
"İnsanlar okursa öğrenir,öğrenirse içindeki korkuyu öldürür. O zaman da kilise ölür."
Umberto Eco
Mansur Yavaş'ın son katıldığı tv programında kalp çalan açıklamaları;
Belediyeden aldığım maaşla geçiniyorum. Başka gelirim yok. Kızım ev alırken kredi çekip para verdim, kredi borcu ödüyorum.
Bilbordlarda ne benim fotoğrafımı ne de adımı göremezsiniz, sadece büyükşehir
Yasemin Kirişçioğlu...
Robert Koleji’ni ikincilikle, Harvard’ı ise bu yıl fizik ve matematik alanlarında (çift anadal) yüksek onur derecesiyle bitirdi.
Gösterdiği üstün başarılar sayesinde fizik doktorası için University of California Berkeley’den kabul alarak eğitimine başladı.
(Çöküşün Anatomisi)
"Lübnan cumhuriyeti, Ortadoğu bataklığında açan bir çiçekti bir zamanlar. Ortadoğu'nun İsviçre’siydi...
Lübnan’ın gözbebeği Beyrut ise, Ortadoğu’nun Paris’i...
Bir zamanlar Lübnan’da dengeli bir demografik yapı vardı. Nüfusunun yarıdan fazlası Müslüman,
Nazi Komutanı: "Sivil halk ölüyor. Artık teslim olalım."
Adolf Hitler: "Bu, onların tercihiydi... Bizi onlar seçti, elbette ölecekler!
–Downfall (2004)
BİR YİĞİT KOMUTAN KÂŞİF KOZİNOĞLU...🇹🇷🇹🇷🇹🇷
Bilge lider İzzet Begoviç, Sırp keskin nişancılarla başa çıkamıyordu. Türkiye'den giden ekibin başı oydu. KEMÂL KAHRAMAN diye tanınıyordu. Yaralandı, ama keskin nişancıları temizledi. Aynı zamanda; Kardak krizinde, botlarla çıktığı
1- Halkı % 100 müslümandır.
2- Cumhurbaşkanını halk, başbakanı parlemento seçiyor.
3- Nüfusu 9 milyon. Ülkede 35 üniversite, 80 kolej var. Her branşta eğitim veriyorlar. İlkokul birinci sınıftan, master veya doktoraya kadar tüm eğitim ücretsiz.
4- Aile planlaması yasası,
Mülteciler, demografik işgal, demografik yapının değişmesi, demografinin bozulması, artan huzursuzluk, ekonomik sıkıntılar, iç savaş, terörizm, kaos ve iflas..."
(alıntı) 📖✍️
O Tunus'un efsanevi kurucu lideri Habib Burgiba tam bir Mustafa Kemal ATATÜRK hayranıydı ve ülkeyi şekillendirirken, birebir ATATÜRK'ün fikirlerini esas aldığını defalarca beyan ettiğini biliyor muydunuz?
Alıntıdır.
belediyesi yazar. Çünkü o reklamı kendi kesemden yapmıyorum.
"Bir personelim yolsuzluk yapar ve bende onun arkasında durursam Melih Gökçek gibi olayım"
Tüm yabancı marka makam araçlarını sattık. İşe belediyeye ait bir minibüsle gidip geliyorum. Makam arabası sevmiyorum.
Bir devlet başkanı elinde portakal tutuyor...
Ne var bunda?
Sıradan bir hadise işte diyenler olabilir...
Bu portakallar, 1930'lu yıllarda İtalya’dan getirildi. Adana başta olmak üzere Mersin, Antalya ve Ege’nin bazı bölgelerinde aşılandı...
Buraya kadar sorun yok.
Araçlardan yaptığımız tasarruf 70 milyon TL. Önceden herkesin altına, sekretere bile makam aracı vermişler artık öyle bir şey yok.
Savcılığa 50 dosya gitti. Önümüzdeki haftada 50 dosya daha gidiyor.
Ama tek bir açılan dava yok.
Sen adalet sarayını altın kaplasan ne olacak.
İçinde adalet olmayınca.
Mansur Yavaş : Siz eğer Hacettepe üniversitesine ya da her hangi bir üniversiteye veya işe giderken, karda, kışta, soğukta bekleyen gençleri 2 km öteye götüremiyorsanız siz belediyeci değilsiniz.
Eda Ece:
“Bu ülkede yaşıyorsan, özgürsen, bir bayrağın, bir marşın, bir toprağın, evin varsa bunu Atatürk'e borçlusun. Her kim olursan ol, bu gerçek değiştirilemez.”👏👏👏
Savaşı’nın ardından İsrail’i terk eden Filistinli mülteciler de Lübnan’a sığınmaya başladılar. Gelenler Araplardı.
Lübnanlıların hem ümmet kardeşleriydi, hem de soydaştılar. Lübnan halkı Ensar, gelenler muhacirdi... Üstelik Avrupa ve BM de Lübnan’a mülteciler için para veriyordu
Lakin ülkenin dini grupları "onlar bizim ümmet kardeşimiz" diye halkı etki altına alıyordu, ülkedeki hümanist aydınlar ise batıdan ve İsrail’den aldıkları fonlar ile mülteci lehine konferanslar verip yazılar yazarak mülteci güzellemeleri yaptılar.
yerleşen Filistinli mülteci sayısı 1.5 milyona ulaşmıştı. Filistinli mülteciler artık Lübnan nüfusunun 3'te 1'ini oluşturuyorlardı.
Barış ve huzur içindeki bir ülkenin demografisi değişmişti.
Aslında Lübnan halkı bu duruma büyük tepki gösteriyordu. Mültecileri istemiyorlardı.
Tabi bu yıllar uzun sürmedi.
Lübnan, İsrail’in kurulduğu 1948 yılından beri Filistinli mültecileri alıyordu.
1948-1968 yılları arasında Lübnan’a yaklaşık 200 bin Filistinli mülteci gelmişti. bu rakam bile Lübnan’ı zorlamaktaydı
1967 yılında İsrail’in zaferi ile sonuçlanan 6 gün
Yönetim Marunilerin elindeydi. Ama üst kimlik Lübnanlı olmak olduğu için, Lübnanlılar bir Hristiyan’ın cumhurbaşkanı olmasını önemsemiyorlardı. Ülkede barış vardı, demokratik bir ülkeydi. Kimse kimsenin yediğine, içtiğine, giydiğine karışmıyordu...
Değişen demografi sorunları da beraberinde getirdi. Mültecilerden önce Müslüman Hristiyan nüfusu dengede olan Lübnan’da Müslümanlar büyük çoğunluk haline gelmişlerdi. Ve kaçınılmaz olarak dini çatışmalar başladı. Bu dini çatışmalar, uzun yıllar sürecek olan Lübnan iç Savaşı’na
birlikte Lübnan 1.5 milyon civarında mülteciden oluşan yeni bir mülteci istilası ile karşı karşıya kaldı. Ve nihayet 6 milyon nüfuslu bu küçük ülke, geçtiğimiz yıl Beyrut limanında yaşanan patlamanın da etkisi ile resmi olarak iflas ettiğini ilan etti...
yüzde 40'tan fazlası Hristiyan ve geri kalanı da diğer dinlerden olan insanlar. Etnik olarak ise nüfusun büyük çoğunluğu Arap’tı. Nüfusun çoğunluğunu oluşturan Arapların yarıdan fazlası Müslüman, yüzde 10 kadarı Dürzi geri kalanı ise Maruni Hristiyan’dı...
Birkaç yıl içinde Lübnan’a yüzbinlerce Filistinli mülteci yığıldı. Gelenler içinde pek çok militan da vardı. 1970 yılına gelindiğinde kara eylül olayları ile Ürdün’den kovulan yüzbinlerce Filistinli mülteci akın akın Lübnan’a yerleştiler. Birkaç yıl içinde Lübnan’a
dönüştü.
Lübnan iç savaşı ile birlikte ülkenin güneyi İsrail tarafından, kalan kısmı ise Lübnan hükümetinin çağrısı ile Suriye tarafından işgal edildi. Ülkede tam bir kaos hakimdi. Hristiyan militan gruplar, Sünni militan gruplar, Şii militan gruplar, bunların dışında
Filistin kurtuluş örgütü ve diğer Filistinli militan gruplar, komünist militan gruplar, baasçı militan gruplar, dürzi militanlar...Her biri bir silahlı güç...öte yanda İsrail ve Suriye ordusu...
Barış ve huzurun şehri, Ortadoğu’nun Paris’i Beyrut tam bir harabe şehre dönmüştü..
1975-1990 yılları arasında süren bu iç savaş neticesinde 300 bin kişi hayatını kaybetti, bir o kadarı da yaralandı ve 1 milyondan fazla insan Lübnan’ı terk etmek zorunda kaldı.
1990'dan bugüne değin hala belini doğrultamayan Lübnan, 2011 yılında başlayan Suriye iç savaşı ile
Halk Bank ve Ziraat Bankası'nın son beş yılda reklam ve ilan harcaması 6 milyar 231 milyon liradır!
Bir vergi ödeyicisi olarak soruyoruz; bu paralar ile hangi yayın organlarına, hangi medya kuruluşlarına, hangi kriterlere göre ilan ve reklamlar verilmiştir? (Ozan Bingöl)
🤷🏻♂️
Ayy cahil yavrum ne deyim sana şimdi?...
2 saat Konferans verdim, sonunda biri ayağa kalktı, peki Hocam İnönü savaşı yalnız mı kazandı da adını bile verdi dedi....Çok cahilsin diyecektim ki bir grupta soruyu alkışlamaz mı...Direk kalktım, sağlığımı bozamam dedim....
Eski Türkiye'de orta sınıf biri pazara gittiği zaman, bir küfeyi dolduracak kadar alışveriş yapar, bir de parasını verip küfeci tutup, evine kadar taşıtırdı ... Şimdi yarım poşet doldurabilen seviniyor...
Kurban olun siz Eski Türkiye’ye!.
(Alıntı).