Ne zamandır film önermiyordum: Freud ile Jung’un ilişkisi üzerinden harikulade bir film A Dangerous Method; biraz psikanaliz, biraz tarih, epeyce hikaye…
Ortalama bir Türk neden İngilizden daha çok Past Perfect kullanır?
Gramer külfet mi?
Niye farkında olmadan sık sık pasif cümleler kurarız?
Bayram arasını İngilizceyle geçirmek isteyenler için kısa notlarla podcast serisi: Bir Çevirmenin İngilizce Notları
İngilizce çok güzel bir deyim:
Nefret ettiğiniz (veya sevdiğiniz) biri aklınızdan çıkmıyorsa, kafanızda kira vermeden yaşıyor demektir, Hamlet lives rent-free in my head dersiniz.
Bir roman bu kadar mı güzel olur, oluyor işte!
García Márquez “Yüzyıllık Yalnızlık”ı yazmam 2 yıl sürmedi, ama daktilonun başına geçene kadar kitabı tasarlamam 15-16 yılımı aldı, diyor
Günde sadece 15 dakika ayırarak yeni bir dil öğrenmek ister misiniz? Gramer çalışıp, eskiden kalma yöntemlerle uğraşmak yerine, kolay yoldan sonuca ulaşmak istemez misiniz? Ben de isterim ama mümkün değil!
Son zamanlarda izlediğim en iyi film Sefiller, açık ara! Victor Hugo'nun destansı romanına atıfla ışıltılı, romantik Paris'in diğer yüzü... Fransa’daki ayaklanmaların yüzü suyu hürmetine bir daha izlenir.
Koç Üniversitesi Yayınları'na açtığım tazminat davasını kazandım! 2 yıl kadrolu editör-çevirmen olarak çalıştığım KUY'dan ayrılırken sözleşmemin süreli sözleşme olduğu bahanesiyle kıdemim verilmedi. İşe girerken o dönem yayınevinin başında olan Cem Akaş ve yardımcısı Rana Alpöz'e
BBC’nin önerdiği, İngilizcenizin daha doğal görünmesini sağlayacak (ve ekleyeyim, hızınızı düzenleyecek) 8 güzel “Discourse Markers” (söylem/cümle belirleyici)
1) You know
2) Actually
3) mind you.
4) As I was saying…
5) Come to think of it
6) basically
7) Anyway
8) By the way
Freud'un Son Seansı'nı merakla bekliyorum.
O gelene kadar iştah açsın, izlemeyenler için: Freud ile Jung’un ilişkisi üzerinden harikulade bir kurgu, A Dangerous Method.
Ortalama bir Türk niye İngilizden daha çok Past Perfect, daha az Present Perfect kullanır?
Niye farkında olmadan sık sık pasif cümleler kurarız?
Bayram arasını İngilizceyle geçirmek isteyenlere kısa notlarla podcastlar: Bir Çevirmenin İngilizce Notları
İngilizce kelime haznenizi misliyle artıracak son eklere (suffixes) dair güzel bir tablo.
Birçok ek var ama şu 29'lu şimdilik bulabildiğim en derli toplu olanı:
BBC’nin önerdiği, İngilizcenizin daha doğal görünmesini sağlayacak 8 güzel Discourse Markers (söylem belirleyici). Bunlar hızınızı da düzenler zira akıcı konuşma biraz da doğru yerde doğru şekilde es vermektir. Örn.
mind you.
As I was saying
Come to think of it
Anyway
By the way
Dorian Gray çevirisini bitirdim. Daha önemlisi, sadece yeni bir çeviri yapmadım; Türkçede *sansürsüz* ve *tam metin* çevirisi ilk kez basılacak. Önceki çevirilerin biri hariç hepsi sansürlü haliydi. Sansürsüz olansa eksik metin, zira yazarın bizzat eklediği 7 bölümü içermiyordu.
Ayrılık acısı çekenlerin neden şehir değiştirmesi gerektiğine dair nadide bir eser: Mekan, Proust’un da bize öğrettiği gibi, nötr bir sahne değil, acı yüklü bir faildir.
Ortalama bir Türk niye İngilizden daha çok Past Perfect, daha az Present Perfect kullanır?
Niye farkında olmadan sık sık pasif cümleler kurarız?
Bayram arasını İngilizceyle geçirmek isteyenlere kısa notlarla podcastlar: Bir Çevirmenin İngilizce Notları
Sevdiğim ve çalıştığım üç alandan kendimce 10 kitaplık bir okuma listesi oluşturdum: Avrupa Tarihi, Klasik Edebiyat ve Edebiyat Teorisi. Meraklısına...
Bu bayramda kendinize bir iyilik yapın ve Türkçede yazılmış en özgün anı kitaplarını okuyun, hocaların hocası Mîna Urgan'dan.
Tevazu ve kendiyle dalga geçebilme, bir aydının en önemli özelliklerinden ikisini ondan öğrendik ilk.
Şu anda aldığım bir müjdeye göre Hume çevirim 12. baskıya gidiyor. Çeviride 20 yılı devireceğim, ilk kez bir çevirim 12 dedi! Ülkedeki hafi Hume diasporasına teşekkür ederim.
İngilizcede bağlaçlara dair çok güzel bir tablo. 6 kısma ayrılmış:
Kıyaslama
Sebep-sonuç
Ek bilgi
Şartlı cümle
Eşzamanlılık
Ardışıklık
Çalışma yöntemi önerisi: Her gün 2 tanesini sözlükten *örnekleriyle* inceleyip ardından kendi cümlelerinizi kurmak
İngilizce kelime haznenizi güçlendirip "native speakers"a yaklaştıracak kalıp ifadeler.
Sık kullanılan edat öbekleri şık durmakla birlikte, edatı yanlış kullanıldığınızda anlam değişikliği doğurur.
Örn. in time, on time, at the time; by nature, in nature; at the end, in the end
Tiyatrolar kapalı ama radyo tiyatrosu açık.Evi her gün temizlemeye üşenenler için bulunmaz nimet; kulaklığı takıp dip bucak giriyorsun. Başlangıcı Burun’la yapıp şaha kalkabilirsiniz: Seslendiren Münir Özkul, Şener Şen, Şemsi İnkaya, Müjdat Gezen, Güzin Özipek; çeviren Orhan Veli
-İlk kitap çevirinizden sonra ne hissettiniz?
-İngilizce bilmediğimi.
-İkinci kitap çevirinizden sonra?
-Türkçe bilmediğimi.
-Üçüncü–?
-Bir süre ara verip, en baştan dil çalıştım.
Yurtdışında herkes kitap okuyor. Amsterdam’da abartısız tek bir kişinin elinde cep telefonu görmedim. İnsanlar karşıdan karşıya geçerken bile kalın kalın kitaplar okuyorlar, hem kekleri de bizimkinden daha güzel
İngilizce telaffuzunuzu ve anlama becerinizi geliştirecek British Council imzalı çok güzel 2 uygulama: LearnEnglish - Sounds Right ve LearnEnglish Podcast.
İlkinde seslerle tanışıp, ikincisinde sesleri iş üstünde tanıyoruz.
İngilizce kelime haznenizi güçlendirip "native speakers"a yaklaştıracak kalıp ifadeler.
Edat öbekleri İngilizcede hem şık (ve sık) hem de edatın yanlış kullanıldığı durumda anlam değişikliği (örn. in time, on time, at the time) doğurduğundan elzem.
Kadınlar Ülkesi geldi. Baktım, ben çevirmişim. Ama içini açmam gerek yok, İşkültür kapağa çevirmenin adını da yazıyor. Yazmayan da var. Çevirmenin parası yok, adı da yok nasılsa
Harper Lee gibi ilk romanını yazsın diye aramızda para biriktirip bir yıllık maaşını verdiğimiz arkadaşımız, bir yılda tek satır yazamadığı gibi baskıyı kaldıramayıp bunalıma girdi, şimdi psikolog parasını topluyoruz
Haftaya güzel haberle başladım: Hume çevirim bir yılda 3. baskısını yaptı! İlk kez bir çevirim bu kadar hızlı tükeniyor, ama bir yandan da mutlu mesut merak ediyorum, bu kadar Hume okuru kim bu memlekette? İllegal mi örgütleniyorlar nedir? Beni bulun hüumcular)
Dorian Gray çevirimin kapağı geldi! Çok uğraştık ama nihayet matbaaya gitti. Türkçede ilk kez sansürsüz ve tam metin olarak basılıyor. Dahası bugün Oscar Wilde'ın ölüm yıldönümü. Reading zindanından çıkınca İngiltere’den ayrılıp gittiği Paris'te 30 Kasım 1900’de, 46’sında ölüyor.
Yurtdışında geçirdiğim süre zarfında, Türkiye’de entelektüel hayatın gelişmesi için neler yapılabileceğine dair yürüttüğüm derin, çok yönlü araştırmalar sonucunda ziyadesiyle ilginç bir sonuca vardım: Kitap okunması lazım.
Hamlet çevirisini bitirip son çevirimi teslim etmiş oldum. Son diyorum zira çevirmenliği bırakıyorum: 21 yılın ardından bu mesleği sürdürmemeye karar verdim. En başa dönsem yine bu mesleği seçerdim ama bu ülkede, bu şartlarda değil. Kapanışın Hamlet olması en büyük tesellim…
Hamlet çevirisi için imzayı attım! İlk göz ağrım, ömrümün 7-8 yılı...Hamlet yazıp çizerken bir de çevirisiyle boğuşmak istemediğim için yıllarca kaçtım ama kitabım çıktıktan sonra 1-2 yıl ara iyi geldi, özlemişim! Editörlüğünü de Oğuz Tecimen üstlenince, oturdum başına. 2023 sonu
Harikulade bir kitap Sanatın İcadı! Birçok insanın bakış açısını değiştirdiğini biliyorum. Sanat ne zanaat ne, sanat ve dâhi ilişkisi, akımlar, kültüre etkisi, vs. Olağanüstü …
İngilizce kelime haznenizi güçlendirip "native speakers"a yaklaştıracak 11 kelime.
Zaten bildiğiniz bye-bye, "hokus pokus", mama’nın yanına yer açın zira bunlar da ikileme. Günlük konuşma denebilir ama argo değil.
Türkçe anlamlarını da yazdım yanına.
Yıllar önce çevirdiğin kitap birdenbire yeni baskı yapıp da hesabına nakit akışı oluyor ya, insanın sahnedeki sanat güneşi gibi kollarını açıp, beni sizler var ettiniz, okurlar olmasa biz bir hiçiz diye bağırası geliyor
Klişe ama gerçek, okumak insanın kazanabileceği en müthiş alışkanlık, dahi bağlılık. Böyle korkunç zamanlarda akıl sağlığını korumak için günde 2-3 saat her şeyi olabildiğince unutabileceğin bir aralık bulup kitabına gömülmek öyle para pulla ölçülemez, bu kur düzeyinde bile.
Şu anda aldığım bir müjdeye göre Hume çevirim 13. baskıyı yapmış. Çeviride 20 yılı devireceğim, ilk kez bir çevirim 13 dedi! Ülkedeki hafi Hume diasporasına teşekkür ederim.
But: Ama
However: Gelgelelim
Nevertheless: Ne var ki
Nonetheless: Ne ki/Bununla beraber
And yet: Yine de
Because: Çünkü
For: Zira
(Romancı -belli ki tercihen- hep farklı kelime kullanıyorsa, hepsine "ama-fakat" demek olmaz; olursa üslup kalmaz. Bunlar naçizane benim tercihlerim)
20 yılın sonunda nihayet bir çoksatan çevirim oldu: Kadınlar Ülkesi daha 2. yılında 7. baskıyı yaptı. İlginin ilk feminist ütopyalardan birine olması ayrıca sevindirici.
En sevdiğim 7 çağdaş romanı paylaşacağım demiştim. Her türlü listemde olacak 4'üyle başlayayım, diğer 3'ünü de karar verince paylaşırım:
Bir numero tabii ki açık ara: Doris Lessing hz., İyi Terörist.
Ian McEwan, Cumartesi.
İhsan Oktay Anar, Amat.
Kazuo Ishiguro, Günden Kalanlar.
1. adam 2. adama, “Kardeşim niye vuruyorsun kediye?” diyor, 2. adam “Sanane lan!” diyor.
Sonra 1. adam 2.‘ye vurunca, 2. adam “Abi niye vuruyorsun?” diyor!
İşte Sokratesçi diyalektik yöntem budur: Karşı tarafa argümantasyonla doğru soruyu sordurmak.
Yoğurtçu Parkı, 23.09.19
İngilizce çok güzel bir deyim:
Bir şey sizde saplantı haline geldiyse, aklınızdan çıkmıyor ve/veya dilinizden düşmüyorsa, şapkasında arı dolaşan arıcı misali I have a bee in my bonnet dersiniz, başka bir şeye odaklanamadığınız için.
Kağıda yeni yıl özel zammı gelmeden kitap alacaklara sevdiğim ve çalıştığım dört alandan kendimce 10'lu okuma listesi:
Çağdaş Roman, Klasik Roman, Edebiyat Teorisi ve Avrupa Tarihi.
Tarihin gördüğü en büyük feylesoflardan biri olmayan ama belli ki yeri de dolmayan Hume çevirim kovid movid demeden 7. baskıyı yaptı.
5 çevirmen nüsham var; kul hakkı yemeyen, ayrımcılık nedir bilmeyen, sınıf kini yerinde, devranın döneceği günü sayan 3 hayır sahibi beni bulsun
Şu anda aldığım bir müjdeye Hume çevirim korona morona dinlemeden 8. baskıyı yaptı. O kadar çeviri yaptım, ilk kez bir çevirim bu kadar çok okunuyor. Ülkedeki Hume diasporasına teşekkür ediyorum.
İngilizce çok hoş bir deyim:
Karşınızdaki gün gibi aşikar olanı anlamayacak kadar derin bir uykudaysa, onu ancak kahve paklar demektir,
Wakey-wakey, smell the coffee dersiniz, uyan da balığa gidelim manasında.
Twitter header'ımı büyük punto, "Kitap çevirisinde para yok, vallahi billahi yok!" yapacağım. Kimse de sormuyor aç mısın tok musun yemek ısıtayım mı, varsa yoksa "Hocam, kitap çevirisinde iyi para var mı?"
Türkiye'deyiz yahu, entelektüel bir işte para olabilir mi?
8 Mart müjdesi vereyim. Modern çağın ilk kadın filozoflarından Anne Conway’i çevirmek üzere anlaştım ve bugün başladım. 17. yy’da bir kadının eline kalem alması bile başlı başına olayken; Descartes, Hobbes, Spinoza eleştiren bir filozof. Nisan teslim. Hasan Âli Yücel klasiklerine
İngilizcesini geliştirmek isteyenler için bir site hazırladık. Grammar ve Vocabulary başlıklarında çeşitli paylaşımlar var. Zaman içinde daha da çeşitli ve ayrıntılı hale gelecektir. Soru veya talepleriniz olursa onları da site üzerinden yöneltebilirsiniz.
Romanımı yazarken bir kitabını tamamlamak için 7 yıl, diğeri için 17 yıl çalışan, sonra da alay konusu edilen, hakaretlerle ve yasaklarla boğuşan James Joyce’u düşünüp kendimi motive ediyorum. Ve yazmıyorum
Birine edebiyatı sevdirmek istiyorsam ve tek atımlık kurşunum varsa, benim için en iyi roman Dorian Gray’in Portresi. Wilde en büyük yazar mı? Değil. Ama kim öyle ki! Fakat mesela bir gence “Başka romanlar da okuyayım, bu kurmaca dünyası güzelmiş” dedirtecek bir kitap seçeceksem:
BBC’nin önerdiği, “take” fiilinin 11 farklı anlamı.
Bir güzellik yaptım, ben de Türkçelerini ekledim.
Pek kullanılmayan bir dolu phrasal verb ezberleyip hayata küsmek yerine, bu bilene danışıp peyderpey gitmekte fayda var.
Şu anda aldığım bir müjdeye göre Hume çevirim 10. baskıya gidiyor! Bunca yıl sonra ilk kez bir çevirim 10'u gördü. Ülkedeki Hume diasporasına teşekkür ediyorum
Bayram arasını verimli değerlendirmek isteyenler için harikulade üç kitap: Avrupa tarihine ve kültürüne giriş için Hobsbawm ideal.
Üstelik 3 ay sonrasına göre gayet ucuz, 6 ay sonrasına göreyse sudan ucuz.
Virginia Woolf'un romanları -klişe ama gerçek- tıpkı hayatımız gibi. Hep bir şey olsun diye bekliyoruz, "Ee, hadi, kırılsın bu döngü, bir şey olsun!" Ama olmuyor işte. Modern hayat tam da bu, bir şey olmaması, olmadan kendi biteviyeliğinde akıp gitmesi. Bu yüzden çok gerçekçi.
Şu anda aldığım bir müjdeye göre Hume çevirim 9. baskıya gidiyor! İlk kez bir çevirim bu kadar ilgi gördü. Ülkedeki Hume diasporasına teşekkür ediyorum. Büyük feylesofmuş
Son zamanlarda izlediğim en iyi film Sefiller, açık ara! Hugo'nun destansı romanına göndermenin altında ezilmemiş. Işıltılı romantik Paris'in diğer yüzü...